Connect with us

Yerel

LONDRA’YI, WASHİNGTON’U DOLAŞACAĞINIZA BİRAZ DA ANADOLU’YU DOLAŞIN

Saadet Partisi Karacabey İlçe Başkanı Zeynel Abidin Koçak, ülke gündemine dair önemli açıklamalar da bulundu. 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlayan Koçak, “1 Mayıs’ın ideolojik tartışmaların esiri durumuna getirildiğini belirterek, ‘1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününde, bütün emekçilerin bütün çalışanların bayramını tebrik ediyorum. Şüphesiz bu dünyada alın teri ile kazanılmış helal lokmadan daha değerli olan hiçbir şey yoktur. Ülke ekonomisinin büyüdüğünü sürekli vurguluyorlar. Ama asgari ücretlilerimiz, emekçilerimiz kirasını ödeyemez, çocuğunu okutamaz, tenceresini kaynatamaz hale geldiler. Ülkenin işçisinin, emekçisinin maaş ve ücretleri her geçen gün biraz daha küçülüyor. İşçimiz hak ettiğini alabilmek için son çare greve başvuruyorlar. Bugün ülkemiz, maalesef, grevler ülkesi haline geldi. İşçimizin emekçimizin bu kadar çok sorunu varken, çözülmeyi bekleyen bu kadar çok problemi varken 1 Mayıs hala ideolojik tartışmaların esiri durumunda. Alın terinin, emeğin, sosyal güvencenin, taşeron işçiliğinin, asgari ücretin konuşulması gereken bir gün Taksim Meydanı tartışmalarıyla geçiştirilmekte… Biz isterdik ki, 1 Mayıs’ta Taksim’i tartışacağımıza açlık sınırının altında kalan asgari ücreti konuşalım, keyfi uygulamalarla işten çıkartılan işçilerimizi emekçilerimizi konuşalım. 14 yaşında çalışmak zorunda bırakılan, çalışırken hayatını kaybeden evlatlarımızı konuşalım.

Gelin bu sefer dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı kutuplaşma günü olmaktan çıkartalım. Şunu unutmayalım. Şunu unutmayın;

Emeğin sömürülüyorsa, akıttığın terin hakkı verilmiyorsa sağcı olsan ne olur, solcu olsan ne olur?

Açlık sınırının altında bir ücrete mahkum ediliyorsan Sünni olsan ne olur Alevi olsan ne olur?

Yıllarca çalışıp didindikten sonra 14 bin lira emekli maaşı ile hayatta kalmaya çalışıyorsan Kürt olsan ne olur, Türk olsan ne olur?

İşçinin, memurun, emeklinin asgari değil insanca yaşama kavuştuğu bir Türkiye emin olun mümkün. Bunun için tek bir şeye ihtiyaç var. O da bu gün ki iktidarın değişmesi. Mevcut iktidar gittiğinde adil bir düzen kurulduğunda, adli devlet ve adil paylaşım anlayışı iktidara geldiğinde yani biz iktidara geldiğimizde emek aziz, dayanışma değerli, 1 Mayıs bayram olacak inşallah.’

Türkiye’de yaşanan son depremlere dikkat çeken Koçak, can kaybının olmadığını ancak güven kaybının yaşandığını belirterek, açıklamalarını şöyle sürdürdü: ‘Türkiye’miz sarsılıyor. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin doğusundan batısına, özellikle de İstanbul da yürekleri ağızlara getiren depremleri yaşadık. Çok şükür can kaybı olmadı. Fakat ciddi anlamda güven kaybı oldu. Özellikle faturaya gelince dünyanın en pahalı fiyatını sunan GSM operatörleri hizmete gelince en ufak sarsıntı da yerle bir oldular. En büyük güven kaybı ise iktidara karşı oldu. Biliyorsunuz 99 Marmara Depreminden sonra geçici deprem vergisi getirilmişti. Geçici getiriler bu vergi AK Parti ile kalıcı hale getirildi. Bugüne kadar 40 milyar doların üzerinde deprem vergisi toplandı. Peki, bu vergi nereye gitti? Dönemin Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek, ‘Deprem Vergileri duble yollara gidiyor’ demişti. Çok tuhaf değil mi? Deprem Vergilerini duble yollara harcayan iktidarın bakanı, deprem olduktan sonra depremin bütçeye çok büyük bir yük olduğunu söylüyor. Yetmedi Çevre ve Şehircilik Bakanı da iki gün önce bir açıklama yaptı. Dedi ki, ‘İstanbul toparlanamayacak bir şehir değil. Birkaç yıl içinde İstanbul’u toparlayabiliriz’ Madem bu kadar kolaydı, birkaç yılda toparlanırdı, 23 yıldır neden toparlamadınız? Oysa siz şafak vakti insanları evlerinden almayı biliyorsunuz. Muhalif siyasetçileri, gazetecileri hatta öğrencileri Silivri’de toplamayı da biliyorsunuz, afet olunca iban gönderip milletten para toplamayı da biliyorsunuz. Peki, İstanbul’u toparlamak için 23 yıldır neyi bekliyorsunuz? Gerçekten yapmak isteyip de yapamadığınız İstanbul’da ne var sizin için? Hiç kimse kusura bakmasın demiri tavında dövmek, hesabı zamanında sormak gerekir. Bırakın kayıkçı kavgasını, bırakın horoz dövüşünü önce bunların hesabını millete verin. Bakın, beklenen İstanbul depremi öne mi geldi? Toplanma alanlarının akıbeti ne oldu? Kanal İstanbul millet için mi yapılıyor, rant için mi yapılıyor? Tartışmalarının gölgesinde biz yine ne konuşuyoruz; İBB’ye yapılan operasyonları konuşuyoruz. Geçen hafta açıklandı; 19 Mart’ta başlayan sürecin bugüne maliyeti 52 milyar doları bulmuş. Merkez Bankası doları tutabilmek için tam 52 bin doları heba etti. Bu para ne demek biliyor musunuz? Bu parayla biz 800 binin üzerinde konut inşa edebilirdik. Bu neye tekabül ediyordu; Türkiye’de konuta ihtiyacı olan bütün insanların evlerini bedelsiz verebilirdik. 6 Şubat Depreminden dolayı mağdur olan insanların tamamını çadırlardan konteynırlardan kurtarabilirdik. 2025 Bütçesi’nde çiftçiye destek için ayrılan paranın tam 14 katına tekabül ediyor 52 milyar dolar. Türkiye’de Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı 2 milyon 100 bin çiftçimiz var. Bu parayla her bir çiftçiye 951 bin 809 lira verilebilirdi (Dünün kuru ile). Önümüzde Kurban Bayramı var. Çarçur ettikleri bu parayla emeklilerimizin tamamına 4 bin lira değil, 1 aylık maaş değil tam 6,5 maaş ikramiye ödenebilirdi. Daha iyi anlaşılsın diye söylüyorum; 52 milyar doları 100 dolarlık banknotlar haline getirip, uç uca dizmiş olsaydı, dünyanın çevresini tam iki kez dolaşabiliyorduk. Bir başka ifade ile aynı rakamı 200 liralık banknotlar haline getirip bir yol yapmış olsaydık, geçmişte bir bakanımızın açıklaması vardı, Ay’a dört şeritli yol yapabiliyorduk.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yurtdışında para aradığını belirten Koçak, ‘Sayın Şimşek, Erasmuslu üniversite öğrenicisi gibi ülke ülke dolaşıyor. Sıcak para arıyor, yatırımcılara sesleniyor. Sayın Şimşek en son IMF, Dünya Bankası Baharlar Toplantıları kapsamında Amerika’daydı. Kendi ifadesi ile söylüyorum; 60’dan fazla kuruluşla görüşmüş, çok da yoğun ilgi görmüş. Kim var görüştüğü kuruluşlar arasında; IMF var, Dünya Bankası var, finans kuruluşları var. 90’lı yılların meşhur bir şarkısı vardı, ‘Hey George versene borç’ diye bu durum bana bu şarkıyı hatırlatıyor. Şunu baştan söyleyelim, bulunan paranın maliyeti bize çok yüksek olacak. Neden? Çünkü Türkiye ancak yüksek faizle borç bulabiliyor. Aslında George’nin Michael’ın verdiği paralar bizim ülkemizin, bizim gençlerimizin yarınlarını esir alıyor. Ben de şimdi buradan Sayın Şimşek’e sesleniyorum: Sayın Şimşek Londra’yı, Washington’u, New York’u, Brüksel’i dolaştığınız kadar; bir de Giresun’u, Rize’yi dolaşın! Ekonomiye Amerika’daki patronların gözüyle değil Anadolu’daki garibanların gözüyle bakmayı deneyin.

Bir kere de bahçesine zirai don vurmuş çiftçimizle görüşün. Giresun’da fındıklıkta, Rize’de çaylıklarda çalışan çiftçimizle konuşun. Bakın ilgi nasıl oluyormuş, o zaman çok daha iyi göreceksiniz!’” dedi.”        

Continue Reading
Click to comment

Warning: Undefined variable $user_ID in /home/u2093656/public_html/wp-content/themes/zox-news/comments.php on line 49

You must be logged in to post a comment Login

Leave a Reply

Yerel

DEMİR, “TEMSİL YETKİSİ LÜTUF DEĞİL GÖREVDİR”

Zafer Partisi Karacabey İlçe Başkanı Vahit Can Demir MHP Grubu’nun son aylarda Karacabey Belediye Meclisi’ndeki tutumuyla ilgili gazetemize bir basın açıklaması yaptı. Demir, “Halkın iradesine saygı duymak mecliste oturumlara katılmayı gerektirir kaçmayı değil.” dedi.

Demir açıklamasına şu şekilde devam etti;

“Karacabey halkının size verdiği temsil yetkisi, bir lütuf değil; bir görevdir. Bu yetki, ayrıcalık değil sorumluluktur. Bu sorumluluk; meclis kürsüsünde halkın sesi olmak, alınan her kararın halk yararına olup olmadığını denetlemek ve gerektiğinde mücadeleyi doğrudan o salonun içinde vermek anlamına gelir.

Ancak ne yazık ki Milliyetçi Hareket Partisi Karacabey Belediye Meclis Grubu, son dönemlerde alınan bazı siyasi kararları gerekçe göstererek meclis oturumlarına katılmama kararı alarak bu sorumluluğu açıkça terk etmiştir. MHP İlçe Başkanı Sayın Ahat Şanlı’nın “ittifak ruhuna zarar vermemek” ve “kararlara tepki” gibi gerekçeleri, yetersiz ve kaçamak açıklamalardır.

Buradan Karacabey kamuoyu adına yüksek sesle soruyoruz:

Madem alınan kararlar halkın aleyhine, neden Meclis salonuna girip açıkça ‘HAYIR’ demiyorsunuz?

Halkın size yetki verdiği yer Meclis iken, bu mücadeleyi neden sosyal medya gösterileriyle ya da basın açıklamalarıyla yürütüyorsunuz?

Mecliste susup dışarıda konuşmak, ne zamandan beri halkın iradesini savunmak sayılıyor?

Bu davranış, halkın size verdiği temsil yetkisini inkâr etmektir. Bu tavır, açık bir görev ihmali ve halk iradesine saygısızlıktır.

Zafer partisi halkın temsil makamında dimdik duruyor

Biz Zafer Partisi olarak, siyasi hesapları değil halkın menfaatini önceliyoruz. Kürsüye çıkmadan, mecliste kayıt altına alınmadan yapılan açıklamalar halkı temsil etmez. Mücadele, kurulan halk meclisinde verilir. Sorumluluktan kaçmak, halktan kaçmaktır.

Bugün meclise gelmeyenler, yarın halkın karşısına hangi yüzle çıkacaklar?

Temsil görevini protestoyla değil, mücadeleyle yerine getirmeyenler; siyaseten sınıfta kalmıştır.

Karacabey halkı adına açık çağrımızdır:

Artık kişisel çıkarlar değil, halk adına hizmet konuşulmalıdır.

Meclise katılmamak bir tepki değil, görevden kaçmaktır.

Bugünün sessizliği, yarının sorumsuzluğu değil, yarının ihaneti olur!

Karacabey halkı, açık, net ve cesur temsil ister. İttifak hesapları değil, halkın gerçek gündemi konuşulsun ister.

Zafer Partisi olarak biz bu sesi yükseltmeye geliyoruz! Karacabey’i kısır siyasi oyunlara değil, halkın iradesine teslim edeceğiz.

Continue Reading

Yerel

PLAY-OFF MAÇI OLAYLARLA GÖLGELENDİ

TFF 2. Lig play-off mücadelesinde 8 Mayıs Perşembe günü karşı karşıya gelen Motolux 68 Aksarayspor ile temsilcimiz Karacabey Belediyespor arasındaki karşılaşma, sahadaki gerginlik ve sonrasında yaşanan olaylarla gündeme oturdu.

Maçın tek golü 39. dakikada Motolux 68 Aksaraysporlu golcü İbrahim Yılmaz’ın kornerden kaydettiği golle geldi. Bu skorla karşılaşmadan 1-0 galip ayrılan Aksarayspor, sahada oyunu yavaşlatarak üstünlüğünü korumaya çalıştı. Temsilcimiz Karacabey Belediyespor ise oyunu hızlandırma çabasıyla maça tempo kazandırmak istedi.

Mücadelenin ilerleyen dakikalarında, topun geç verilmesi gerekçesiyle top toplayıcıyı uyaran Karacabey Belediyespor kalecisi Hüseyin Arslan’ın, kale arkasında görev yapan bir basın mensubundan sözlü sataşmaya maruz kaldığı iddia edildi.

Maçın bitimiyle birlikte saha içindeki tansiyon iyice yükseldi. Kaleci Hüseyin Arslan’ın, kendisine küfür ettiğini öne sürdüğü basın mensubunun üzerine gitmesiyle başlayan tartışma kısa sürede fiziksel müdahaleye dönüştü. Olayın büyümesiyle iki takımın yedek kulübeleri sahaya girerken, taraftarlar da sahaya indi. Sahada büyük bir kargaşa yaşanırken, ortam adeta bir savaş alanına döndü.

Gerginliğin tırmandığı anlarda Aksaray Belediye Başkan YardımcısıHıfsı Peker’in de sahaya inerek olaylara karışması, tansiyonun daha da yükselmesine sebep oldu. Güvenlik güçlerinin yoğun müdahalesiyle olaylar güçlükle kontrol altına alınabildi.

Konuyla ilgili gazetemize açıklamalarda bulunan Karacabey BelediyesporYönetim Kurulu Üyesi Selçuk Çakır, yaşananlardan dolayı büyük üzüntü duyduklarını belirterek şunları söyledi:

“Sporun birleştirici gücüne inanıyoruz. Ancak dün akşam yaşananlar, futbolun ruhuna yakışmayan görüntülerdi. Oyuncularımız ve teknik ekibimiz açık şekilde provoke edilmiştir. Özellikle saha kenarındaki görevli bir basın mensubunun davranışları kabul edilemez niteliktedir. Kalecimiz Hüseyin Arslan’a yönelik hakaret içeren söylemler sonrası olayların büyümesi ne yazık ki kaçınılmaz hale gelmiştir.

Her şeye rağmen Karacabey Belediyespor olarak şiddetin her türlüsünü açıkça kınıyoruz. Oyuncumuzun tepkisini de doğru bulmadığımızı belirtmek isteriz. Basın mensupları bizlerin baş tacıdır; kamuoyuna başarılarımızı ve çalışmalarımızı aktaran en önemli paydaşlarımızdır. Ancak dün sahada görevli olan ve takımımızı açıkça kışkırtan basın mensubunun tutumu da kabul edilemezdir.

Yetkili mercilerden olayın titizlikle araştırılmasını ve gerekli yaptırımların ivedilikle uygulanmasını bekliyoruz.”

Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) olayla ilgili detaylı bir inceleme başlattığı ve iki kulüp hakkında disiplin soruşturması açılmasının gündemde olduğu öğrenildi.

Continue Reading

Yerel

DİDEM AKKUŞ İLE NECDET BERTAN NİŞANLANDI

Karacabey’in tanınmış ve köklü ailelerinden Akkuş ve Bertan aileleri, 3 Mayıs 2025 tarihinde düzenlenen sade ve anlamlı bir törenle bir araya geldi. Didem Akkuş ile Necdet Bertan’ın nişan merasimi, aile yakınları ve dostlarının katılımıyla gerçekleşti.

Karacabey Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Murad Bertan ve Zehra Bertan’ın genç girişimci oğlu Necdet Bertan ile iş insanı Necmettin Akkuş ile Dilek Akkuş’un biricik kızları Didem Akkuş’un nişanı, Leyla Restoran’da zarif bir organizasyonla gerçekleştirildi.

Genç çiftin nişan yüzüklerini, Didem Akkuş’un amcası olan ve bölgedeki iş dünyasının tanınan simalarından Nevzat Akkuş taktı. Tören sırasında kısa bir konuşma yapan Akkuş, “İki değerli ailenin evlatları bir araya geliyor. Didem ve Necdet’in sevgisi, saygısı daim olsun. Her iki aileye de hayırlı olsun,” diyerek genç çifte mutluluklar diledi. Törene, her iki ailenin akrabalarının yanı sıra çiftin yakın arkadaşları da katıldı.

Konuklar, Didem ve Necdet’i tebrik ederek bu özel günde onların heyecanına ortak oldu. Gecenin ilerleyen saatlerinde ise pasta kesimi ve hatıra fotoğraflarıyla mutluluk dolu anlar ölümsüzleştirildi.

Birbirlerine olan uyumları ve samimi tavırlarıyla dikkat çeken Didem ve Necdet’in, 15 Kasım 2025 tarihinde Ramada Otel’de gerçekleşecek nikah töreniyle hayatlarını birleştirecekleri öğrenildi.

Aileler, bu anlamlı birlikteliğin temelini atan nişan töreninin ardından düğün hazırlıklarına başladıklarını ifade etti. YÖREM ailesi olarak bizde genç çifte bitimsiz mutluluklar dileriz.

Continue Reading

Trending