Politika
CHP’DEN KARABATI VE ELÇİN’E ÜSTÜ KAPALI ELEŞTİRİLER!

Karacabey Belediye Meclisi’nin, 2025 yılının ilk toplantısı geçtiğimiz Perşembe günü gerçekleşti. Diğer toplantılara göre daha sakin geçen oturumda, bu kez CHP Meclis üyelerinin açıklamaları dikkat çekti. Gergin geçen Aralık ayı meclis toplantısını sessiz takip eden CHP’liler, Ocak oturumunda sakin bir üslupla hem Belediye Başkanı Fatih Karabatı’yı üstü kapalı eleştirdi, hem de başta AK Partili Armağan Elçin olmak üzere Cumhur İttifakı’nı sükunete davet ederek, “Siz önce kendi yaptıklarınıza bakın” mesajı verdi.
Fatih Karabatı başkanlığındaki Ocak ayı Meclis Oturumu’na MHP Meclis Üyesi Mukaddes Erdinç ve AK Parti Meclis Üyesi Rafet Sarısakal mazeretleri sebebiyle katılmadı. Meclis toplantısında ilk olarak ‘Ayın Çalışanı’ seçilen Bilgi İşlem Birimi’nde görevli Salih Burak Özturhan’a özverili çalışmaları nedeniyle plaket takdim edildi. Özturhan’a plaketini İYİ Parti Meclis Üyesi Selçuk Çakır verdi.
“Alınan kararlar ve uygulamalar tamamen Başkanımızın tasarrufudur”
Gündem maddelerinin görüşülmesi öncesinde söz alan CHP Meclis Üyesi Gökhan Cingil, Cumhuriyet Halk Partisi’nin halkın partisi olduğunu ve her zaman kamu yararını ön planda tutarak hareket ettiğini vurguladı. Tüm olumsuzluklara rağmen CHP’li belediyelerin halka hizmeti aksatmadan var güçleriyle çalışmaya devam ettiğine de dikkat çeken Cingil, “Ancak kendi belediyemizde durum biraz farklı. Yerel seçimlerden bu yana herhangi bir konuda bizim fikrimize danışılmamıştır. Bizler sadece mecliste önümüze gelen konular hakkında görüş bildiriyor ve komisyonlarda da gereken özeni gösterdiğimizi düşünüyoruz. Alınan kararlar ve uygulamalar tamamen Başkanımızın tasarrufudur ve bu da bir tercih meselesidir. Saygı duyuyoruz.” dedi.
“Siyasi sorumsuzlukları görmezden gelmeyiz”
Siyasi sorumsuzlukların ne vatandaşların ne de kurumların sırtına kambur olmasına göz yummayacaklarının altını çizen CHP’li Cingil, Başkan Karabatı’ya yönelik mesajında şöyle devam etti: “Bu arada hazır tansiyon yükselmemiş ve seviye düşmemişken karşılıklı atışmalardan uzak durarak, halkımızın çıkarlarını gözeterek şunu ifade etmek isteriz; Karacabey Belediyesi’nin, 2024 yılının başından bu yana kamu borçlarını ödememesi kabul edilemez bir durumdur. Mali disiplinden taviz verilmeden, bu borçların bir an önce ortadan kaldırılması gerekmektedir. Çalışanlarımızın maaşlarına herhangi bir olumsuz etki yansıtılmamalıdır. Belediyelerdeki kurumsal kültürün gücüne inanıyor ve bu kültürün korunarak geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu doğrultuda, kısa vadede atılacak adımlarla ilgili somut bir eylem planı görmek, hem vatandaşlarımız hem de kamu görevlilerimiz için büyük önem taşımaktadır. Örneğin; “Bu arsayı verelim, sonrasına bakarız” yaklaşımının, vatandaşın güvenine ve desteğine haksızlık olduğunu düşünüyoruz. Siyasi sorumsuzlukların, ne vatandaşların ne de kurumların sırtına kambur olmasına göz yummayacağız. O nedenle bir an önce mali disiplini hayata geçirecek, somut eylem planlarını ortaya koyacak iradeyi Belediye Başkanımızdan bekliyoruz. Eğer görüşümüz alınır ve ihtiyaç duyulursa, Cumhuriyet Halk Partisi olarak gereken desteği sağlamaktan çekinmeyeceğimizi ifade etmek isteriz.”

“Kamu borçlarının ödenmesinde sıkıntı olmayacak”
CHP Meclis Üyesi Gökhan Cingil’in söylemlerine yanıt veren Belediye Başkanı Fatih Karabatı ise, Kasım ayı kamu borçlarının ödendiğini belirterek, “Geçmişten gelen yükü hafifletmeye çalışıyoruz. Ancak şu an için olumsuz bir durum yok. Ödemeleri yapacağız, Kasım ayı kamu borçlarını da ödedik. Kaldı ki belediyemizin kamu borçları oranı binde 8’dir.” dedi. Bunun üzerine Cingil de açıklamalarından dolayı Başkan Karabatı’ya teşekkür etti.
Yıldırım’dan Elçin’e eleştiriler
Cingil’in ardından söz alan bir başka CHP Meclis Üyesi Saadettin Yıldırım ise, AK Partili Armağan Elçin’i hedef aldı. Elçin’in geçtiğimiz meclis oturumunda Atatürk Kültür Parkı’na yapılan ‘Fıskiye’ ve ‘Beytülmal’ üzerinden yaptığı açıklamaları eleştiren Yıldırım, “Sayın Elçin’in belirttiği 2 Milyon TL fıskiye bedeli artık günümüzde Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’in tabiri ile “Çerez Parası” denilecek bir miktardır. Bunun takdirini ben saygıdeğer Karacabey halkına bırakıyorum. Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanımızın da “itibardan tasarruf olmaz” yönündeki sözlerini dikkate almak zorundayız.
Yanı sıra, Sayın Elçin’in mensubu olduğu parti 22 yıl boyunca 101 yıllık Cumhuriyet döneminin neredeyse bütün kazanımlarını, haraç-mezat elden çıkarmıştır. Bu konudaki hassasiyetine binaen kendisine sormak isterim; partisinin 22 yıldır yapmış olduğu satışlar hakkında neler düşünüyor acaba?” ifadesini kullandı.

“Fıskiye çok güzel keyifli bir seyir sundu”
Atatürk Kültür Parkı’na yapılan ‘Fıskiye’ konusuna ayrı bir parantez açan CHP Belediye Meclis Üyesi SaadetinYıldırım, “AKP Sözcüsü arkadaşımız, Aralık ayı meclis toplantısında Belediyemizin Cumhuriyetin 101. Yılı kutlamalarıyla ilgili olarak Atatürk Kültür Parkı’ndaki animasyonlu fıskiye sistemini eleştirmiştir. İhalenin usulü ve bedeli ile ilgili tartışmayı bir kenarda tutuyorum, ancak yapılan animasyonlu fıskiyenin Belediyemizin tertiplediği ve halkımızın yıllardır özlemini çektiği Ulusal Bayram kutlamalarının bir parçası olması nedeniyle Sayın Sözcü’nün söylediğinin aksine çok güzel keyifli bir seyir sunmuştur biz Cumhuriyet sevdalılarına. Aynı gece yapılan konserlerde de sanatçılarımız, halkımız tarafından coşkuyla izlenmiştir. Sizleri bilmiyorum ama bana şahsen onlarca kişiyıllardır böyle bir kutlamanın özlemini çektiğini, bundan sonraki yıllarda da benzer aktivitelerin yapılmasının beklendiğini dile getirmişlerdir. Özellikle yürüyüş sırasında balkonlardan sallanan bayrakların ve gözleri yaşarmış halde kutlamalara eşlik eden hemşehrilerimizin yürekten iştirakleri biz Cumhuriyet sevdalılarını son derece duygulandırmıştır.” dedi.
“Mesele fıskiye değil!”
Asıl meselenin fıskiye olmadığını, fıskiyenin nasıl ve hangi şekilde yapıldığının kendileri adına önemli olduğunu vurgulayan AK Partili Armağan Elçin, “Aksi halde ne kutlamalarla, ne Cumhuriyetle ne de Atatürk’le ilgili bir sorunumuz yok. Cumhuriyet de bizim, Atatürk de bizim.” diye konuştu.

“22 yılda yok pahasına satılanlar ‘Beytülmal’ değil miydi?”
‘Beytülmal’ üzerinden Armağan Elçin’in yaptığı açıklamalara da değinen CHP’li Yıldırım, “Sayın Sözcü’nün ‘Beytülmal’ konusundaki hassasiyetine katılmamak mümkün değildir. Şahsen ben kendisini yürekten kutluyor ve destekliyorum. Ancak; beytülmal konusundaki hassasiyetine bir takım eklemeler yapmak isterim. Bu konudaki düşüncelerini de oldukça merak ediyorum. Sayın Elçin’in mensubu olduğu parti 22 yıl boyunca 101 yıllık Cumhuriyet döneminin neredeyse bütün kazanımlarını, haraç-mezat elden çıkarmıştır. Bu konudaki hassasiyetine binaen şimdi soracağım partisinin yapmış olduğu satışlar hakkında neler düşünüyor acaba?
Örneğin Tekel, örneğin Giresun Seka, örneğin Osmangazi Köprüsü, örneğin Türk Telekom, örneğin Balıkesir Havaalanı, örneğin Balıkesir Seka… İşte bunlar da yok pahasına satılan birer beytülmal hikâyeleridir.
Bir başka konu da bu satışların tamamı her nedense kamuoyunda “Muhteşem 5’li” olarak bilinen ve yandaş olduğu iddia edilen gruplar tarafından gerçekleştiriliyor. Bu dönemde Cengiz Holding’in 39, Kolin’in 36, Makyol’un 24, Limak’ın 19, Kalyon’un da 10 defa olmak üzere 128 kez vergi borçları siliniyor. Sahi 128 demişken, Halk Bankası’nın arka kapısından gece yarısı satılan 128 milyar dolar için ne düşünüyorsunuz? Muhalefetin defalarca bu dövizlerin kimlere satıldığıyla ilgili soru önergeleri yetkililer tarafından ticari sır olduğu gibi son derece inandırıcı(!) olan gerekçelerle cevaplanmaması da sizlerin ve halkımızın takdirine bırakılacak bir konudur. Örneğin bu konu da Beytülmal’a girer mi?” diye konuştu.
“Sizlerin sattıkları ne olacak?”
Yıldırım’ın eleştirilerine yanıt veren AK Parti Meclis Üyesi Armağan Elçin de, “İnsanoğlu çabuk unutuyor. Sizlerin sattığı Cumhuriyet kazanımlarına ne demeli? Şunu da unutmayın ki, 2002 yılından bu yana milletimiz AK Parti’ye ve liderine inanmış ve her seçimde destek vermiştir.” ifadesini kullandı.
Denetim Komisyonu belirlendi
Konuşmalar sonrası gündem maddelerine geçildi. Gündem dışı gelenlerle birlikte toplamda 20 maddenin karara bağlandığı meclis toplantısında ayrıca Denetim Komisyonu seçimi de yapıldı. Gizli oylamayla yapılan seçimde Denetim Komisyonu’na; İYİ Parti Meclis Üyesi Süleyman Yörür, CHP Meclis Üyesi Gökhan Cingil ve AK Parti Meclis Üyesi Turgut Yozgat seçildi.


Yerel
UTKU “SALDIRI YALNIZCA ÖZGÜR ÖZEL’E DEĞİL, DEMOKRASİYE YAPILMIŞTIR.”

Cumhuriyet Halk Partisi Karacabey İlçe Başkanı Mustafa Utku, İstanbul AKM çıkışında saldırıya uğrayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan saldırıyı kınayan yazılı bir basın açıklaması yaptı.
Utku, “Siyasi görüşü ne olursa olsun, halkın oylarıyla seçilmiş temsilcilerin güvenliği, ifade özgürlüğü ve siyaset yapma hakkı herkesin ortak hassasiyeti olmalıdır.” ifadelerine yer verdi.
Utku’nun basın açıklaması şu şekilde;
“İstanbul AKM çıkışında Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’e yönelik gerçekleşen saldırı, hepimizi derinden üzmüştür. Bu olay, yalnızca bir kişiye yönelmiş bir şiddet eylemi değil; demokratik siyaset kültürümüze ve toplumsal barışa vurulmuş bir darbedir.
Siyasi görüşü ne olursa olsun, halkın oylarıyla seçilmiş temsilcilerin güvenliği, ifade özgürlüğü ve siyaset yapma hakkı herkesin ortak hassasiyeti olmalıdır. Bu tür olayların, kutuplaşmayı körüklediği, toplumsal huzuru zedelediği unutulmamalıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Sayın Genel Başkanımızın yanındayız. Ancak bu mesele yalnızca bir siyasi partinin değil, tüm toplumun ortak meselesidir. Sessizlikle geçiştirilemez, görmezden gelinemez.
Toplumun her kesimini, özellikle sorumluluk makamında olanları sağduyuya, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne sahip çıkmaya davet ediyoruz. Unutulmamalıdır ki; demokrasinin temeli, farklı düşüncelerin özgürce ifade edilebildiği bir ortamdır.
Sayın Genel Başkanımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, benzer olayların bir daha yaşanmaması için gereken her türlü önlemin alınmasını temenni ediyoruz.”
Yerel
LONDRA’YI, WASHİNGTON’U DOLAŞACAĞINIZA BİRAZ DA ANADOLU’YU DOLAŞIN

Saadet Partisi Karacabey İlçe Başkanı Zeynel Abidin Koçak, ülke gündemine dair önemli açıklamalar da bulundu. 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlayan Koçak, “1 Mayıs’ın ideolojik tartışmaların esiri durumuna getirildiğini belirterek, ‘1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününde, bütün emekçilerin bütün çalışanların bayramını tebrik ediyorum. Şüphesiz bu dünyada alın teri ile kazanılmış helal lokmadan daha değerli olan hiçbir şey yoktur. Ülke ekonomisinin büyüdüğünü sürekli vurguluyorlar. Ama asgari ücretlilerimiz, emekçilerimiz kirasını ödeyemez, çocuğunu okutamaz, tenceresini kaynatamaz hale geldiler. Ülkenin işçisinin, emekçisinin maaş ve ücretleri her geçen gün biraz daha küçülüyor. İşçimiz hak ettiğini alabilmek için son çare greve başvuruyorlar. Bugün ülkemiz, maalesef, grevler ülkesi haline geldi. İşçimizin emekçimizin bu kadar çok sorunu varken, çözülmeyi bekleyen bu kadar çok problemi varken 1 Mayıs hala ideolojik tartışmaların esiri durumunda. Alın terinin, emeğin, sosyal güvencenin, taşeron işçiliğinin, asgari ücretin konuşulması gereken bir gün Taksim Meydanı tartışmalarıyla geçiştirilmekte… Biz isterdik ki, 1 Mayıs’ta Taksim’i tartışacağımıza açlık sınırının altında kalan asgari ücreti konuşalım, keyfi uygulamalarla işten çıkartılan işçilerimizi emekçilerimizi konuşalım. 14 yaşında çalışmak zorunda bırakılan, çalışırken hayatını kaybeden evlatlarımızı konuşalım.
Gelin bu sefer dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı kutuplaşma günü olmaktan çıkartalım. Şunu unutmayalım. Şunu unutmayın;
Emeğin sömürülüyorsa, akıttığın terin hakkı verilmiyorsa sağcı olsan ne olur, solcu olsan ne olur?
Açlık sınırının altında bir ücrete mahkum ediliyorsan Sünni olsan ne olur Alevi olsan ne olur?
Yıllarca çalışıp didindikten sonra 14 bin lira emekli maaşı ile hayatta kalmaya çalışıyorsan Kürt olsan ne olur, Türk olsan ne olur?
İşçinin, memurun, emeklinin asgari değil insanca yaşama kavuştuğu bir Türkiye emin olun mümkün. Bunun için tek bir şeye ihtiyaç var. O da bu gün ki iktidarın değişmesi. Mevcut iktidar gittiğinde adil bir düzen kurulduğunda, adli devlet ve adil paylaşım anlayışı iktidara geldiğinde yani biz iktidara geldiğimizde emek aziz, dayanışma değerli, 1 Mayıs bayram olacak inşallah.’
Türkiye’de yaşanan son depremlere dikkat çeken Koçak, can kaybının olmadığını ancak güven kaybının yaşandığını belirterek, açıklamalarını şöyle sürdürdü: ‘Türkiye’miz sarsılıyor. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin doğusundan batısına, özellikle de İstanbul da yürekleri ağızlara getiren depremleri yaşadık. Çok şükür can kaybı olmadı. Fakat ciddi anlamda güven kaybı oldu. Özellikle faturaya gelince dünyanın en pahalı fiyatını sunan GSM operatörleri hizmete gelince en ufak sarsıntı da yerle bir oldular. En büyük güven kaybı ise iktidara karşı oldu. Biliyorsunuz 99 Marmara Depreminden sonra geçici deprem vergisi getirilmişti. Geçici getiriler bu vergi AK Parti ile kalıcı hale getirildi. Bugüne kadar 40 milyar doların üzerinde deprem vergisi toplandı. Peki, bu vergi nereye gitti? Dönemin Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek, ‘Deprem Vergileri duble yollara gidiyor’ demişti. Çok tuhaf değil mi? Deprem Vergilerini duble yollara harcayan iktidarın bakanı, deprem olduktan sonra depremin bütçeye çok büyük bir yük olduğunu söylüyor. Yetmedi Çevre ve Şehircilik Bakanı da iki gün önce bir açıklama yaptı. Dedi ki, ‘İstanbul toparlanamayacak bir şehir değil. Birkaç yıl içinde İstanbul’u toparlayabiliriz’ Madem bu kadar kolaydı, birkaç yılda toparlanırdı, 23 yıldır neden toparlamadınız? Oysa siz şafak vakti insanları evlerinden almayı biliyorsunuz. Muhalif siyasetçileri, gazetecileri hatta öğrencileri Silivri’de toplamayı da biliyorsunuz, afet olunca iban gönderip milletten para toplamayı da biliyorsunuz. Peki, İstanbul’u toparlamak için 23 yıldır neyi bekliyorsunuz? Gerçekten yapmak isteyip de yapamadığınız İstanbul’da ne var sizin için? Hiç kimse kusura bakmasın demiri tavında dövmek, hesabı zamanında sormak gerekir. Bırakın kayıkçı kavgasını, bırakın horoz dövüşünü önce bunların hesabını millete verin. Bakın, beklenen İstanbul depremi öne mi geldi? Toplanma alanlarının akıbeti ne oldu? Kanal İstanbul millet için mi yapılıyor, rant için mi yapılıyor? Tartışmalarının gölgesinde biz yine ne konuşuyoruz; İBB’ye yapılan operasyonları konuşuyoruz. Geçen hafta açıklandı; 19 Mart’ta başlayan sürecin bugüne maliyeti 52 milyar doları bulmuş. Merkez Bankası doları tutabilmek için tam 52 bin doları heba etti. Bu para ne demek biliyor musunuz? Bu parayla biz 800 binin üzerinde konut inşa edebilirdik. Bu neye tekabül ediyordu; Türkiye’de konuta ihtiyacı olan bütün insanların evlerini bedelsiz verebilirdik. 6 Şubat Depreminden dolayı mağdur olan insanların tamamını çadırlardan konteynırlardan kurtarabilirdik. 2025 Bütçesi’nde çiftçiye destek için ayrılan paranın tam 14 katına tekabül ediyor 52 milyar dolar. Türkiye’de Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı 2 milyon 100 bin çiftçimiz var. Bu parayla her bir çiftçiye 951 bin 809 lira verilebilirdi (Dünün kuru ile). Önümüzde Kurban Bayramı var. Çarçur ettikleri bu parayla emeklilerimizin tamamına 4 bin lira değil, 1 aylık maaş değil tam 6,5 maaş ikramiye ödenebilirdi. Daha iyi anlaşılsın diye söylüyorum; 52 milyar doları 100 dolarlık banknotlar haline getirip, uç uca dizmiş olsaydı, dünyanın çevresini tam iki kez dolaşabiliyorduk. Bir başka ifade ile aynı rakamı 200 liralık banknotlar haline getirip bir yol yapmış olsaydık, geçmişte bir bakanımızın açıklaması vardı, Ay’a dört şeritli yol yapabiliyorduk.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yurtdışında para aradığını belirten Koçak, ‘Sayın Şimşek, Erasmuslu üniversite öğrenicisi gibi ülke ülke dolaşıyor. Sıcak para arıyor, yatırımcılara sesleniyor. Sayın Şimşek en son IMF, Dünya Bankası Baharlar Toplantıları kapsamında Amerika’daydı. Kendi ifadesi ile söylüyorum; 60’dan fazla kuruluşla görüşmüş, çok da yoğun ilgi görmüş. Kim var görüştüğü kuruluşlar arasında; IMF var, Dünya Bankası var, finans kuruluşları var. 90’lı yılların meşhur bir şarkısı vardı, ‘Hey George versene borç’ diye bu durum bana bu şarkıyı hatırlatıyor. Şunu baştan söyleyelim, bulunan paranın maliyeti bize çok yüksek olacak. Neden? Çünkü Türkiye ancak yüksek faizle borç bulabiliyor. Aslında George’nin Michael’ın verdiği paralar bizim ülkemizin, bizim gençlerimizin yarınlarını esir alıyor. Ben de şimdi buradan Sayın Şimşek’e sesleniyorum: Sayın Şimşek Londra’yı, Washington’u, New York’u, Brüksel’i dolaştığınız kadar; bir de Giresun’u, Rize’yi dolaşın! Ekonomiye Amerika’daki patronların gözüyle değil Anadolu’daki garibanların gözüyle bakmayı deneyin.
Bir kere de bahçesine zirai don vurmuş çiftçimizle görüşün. Giresun’da fındıklıkta, Rize’de çaylıklarda çalışan çiftçimizle konuşun. Bakın ilgi nasıl oluyormuş, o zaman çok daha iyi göreceksiniz!’” dedi.”
Yerel
SEVGİYLE KURULAN AİLEYİ YOK SAYAMAZSINIZ

İYİ Parti Karacabey Kadın, Aile ve Sosyal Politikalar Başkanı Gözde Gelmiş, geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanı Sayın Kemal Memişoğlu’nun bir televizyon programında yaptığı açıklamalara istinaden yazılı bir basın açıklaması yayımladı.
Gelmiş, açıklamasında aile kavramının yalnızca biyolojik çocuk sahibi olmakla sınırlanamayacağını belirterek, “Öncelikle belirtmek isterim ki; aile, yalnızca biyolojik çocuk sahibi olmakla tanımlanabilecek bir kavram değildir. Aile; birbirine sevgiyle, saygıyla, sadakatle ve dayanışmayla bağlı olan insanların oluşturduğu kutsal bir yapıdır,” ifadelerine yer verdi.
Toplumun her kesimini kapsayan daha geniş ve kucaklayıcı bir aile tanımının önemine vurgu yapan Gelmiş, aile politikalarının çağın gerekleri doğrultusunda şekillendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Gelmiş’in açıklaması şu şekilde;
“Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanı Sayın Kemal Memişoğlu’nun bir televizyon programında yapmış olduğu açıklamalar hepimizin vicdanında derin bir yara açtı. Sayın Bakan, “Aileyi anne, baba, çocuklar oluşturur. Eğer çocuğunuz yoksa, aile olamıyorsunuz, sadece karı-koca oluyorsunuz” diyerek milyonlarca insanın hayatındaki kutsal bağları görmezden geldi.
Öncelikle belirtmek isterim ki; aile, yalnızca biyolojik çocuk sahibi olmakla tanımlanabilecek bir kavram değildir. Aile; birbirine sevgiyle, saygıyla, sadakatle ve dayanışmayla bağlı olan insanların oluşturduğu kutsal bir yapıdır. Aileyi sadece çocukla sınırlandırmak, toplumun gerçekliğine, yaşanan acılara ve insanın derin duygusal dünyasına sırt çevirmektir.
Peki soruyorum Sayın Bakan’a:
6 Şubat depremlerinde çocuklarını, torunlarını, kardeşlerini kaybeden binlerce ailenin acısı, onları birbirine daha da kenetlemedi mi?
Küçücük bedenlerin yangınlarda kül olduğu, ihmaller zinciriyle yok olan hayatların ardından birbirine tutunarak hayata devam etmeye çalışan aileler artık aile sayılmıyor mu?
Yeni doğan servislerinde ortaya çıkan kirli çetelerin ellerinde hayatını kaybeden bebeklerin anneleri ve babaları, çocuklarını kaybettikleri anda aile kimliklerini mi yitirmiş oluyorlar?
Sokak ortasında, canı sıkkın birinin öfkesine hedef olup hayatını kaybeden masum gençlerimizin ardından hayatını zifiri karanlığa bürüyen aileler, sizin gözünüzde artık eksik mi, yok mu sayılıyor?
Bugün Türkiye’de her gün artan kadına şiddet vakalarında eşini, kardeşini, annesini kaybeden nice insan var.
Bugün Türkiye’de çocuk istismarı, ihmali ve cinayetleri ne yazık ki haber bültenlerinin kanıksanan başlığı haline geldi.
Bugün Türkiye’de milyonlarca çocuk eğitim hakkına erişemiyor, yoksulluk ve geleceksizlikle mücadele ediyor.
Tüm bu yaşananlar ortadayken, devletin en üst düzey sağlık makamında oturan bir ismin, aileyi bu kadar dar, bu kadar dışlayıcı bir tanıma indirgemesi kabul edilemez!
Böylesi hassas bir konuda söylenecek her sözün, yaralı kalplere merhem olması gerekirken, yeni yaralar açması, toplumu bölmekten başka bir işe yaramaz.
Aile; evlat acısıyla kavrulmuş da olsa, birbirine tutunabilen yüreklerin oluşturduğu kutsal bir çatı, bir limandır.
Aile; evladı olmadan da birbirinin elini hayat boyu bırakmayan çiftlerdir.
Aile; kan bağı olmasa da gönül bağıyla birbirini sarıp sarmalayan insanlardır.
Toplumu ayakta tutan en temel değer olan “aile” kavramını böylesine dar bir kalıba sokmak, yalnızca çocuk sahibi olamayanları değil, çocuğunu kaybetmiş, evladını toprağa vermiş binlerce aileyi de yok saymak demektir.
Bugün devletin asli görevi; aileyi tanımlamak değil, her türlü aile yapısını koruyacak, güçlendirecek politikaları hayata geçirmek olmalıdır.
Bugün devletin görevi; kadınları yalnızlaştırmak değil, güçlendirmek olmalıdır.
Bugün devletin görevi; çocukların yaşam hakkını korumak, onların güvenliğini sağlamak, geleceğe umutla bakmalarını sağlamaktır.
Biz İYİ Parti Karacabey Kadın, Aile ve Sosyal Politikalar Başkanlığı olarak diyoruz ki:
Aile, bir evin içinde atan sevgi dolu bir kalptir.
Aile, kayıpla da, eksiklikle de, acıyla da, birbirine sımsıkı sarılarak ayakta kalabilmektir.
Ve biz, kimsenin aile tanımını kendi dar zihniyetine göre şekillendirmesine izin vermeyeceğiz!
Türkiye’nin yaralarını saracak olan şey; ayrımcılık değil, dayanışmadır.
Türkiye’nin geleceğini inşa edecek olan şey; sevgiyle kurulan ailelerin gücüdür!
Saygıyla, inatla ve sevgiyle,”
-
Bursa Bölge5 yıl ago
“Türkiye, Doğu Türkistan’a sahip çıkmalıdır”
-
Genel4 ay ago
KARACABEY BELEDİYESİ’NDE GÖREV DEĞİŞİKLİKLERİ
-
Ekonomi5 yıl ago
Sütaş’tan “Tereyağı” açıklaması
-
Bursa Bölge4 ay ago
KARACABEY AK PARTİ BURSA’DA YER BULAMADI
-
Bursa Bölge4 ay ago
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN BURSA’DAN SESLENDİ: ASGARİ ÜCRETİN ARKASINDA DURDU BOYKOT ÇAĞRISI YAPTI
-
Bursa Bölge4 ay ago
İŞİTME HASTALARI İÇİN YENİ HİZMET DEVREYE GİRDİ
-
Bursa Bölge9 ay ago
NİLÜFER ÇAYI İÇİN İŞBİRLİĞİ
-
Bursa Bölge7 ay ago
BURTARIM 2024 İLE BURSA’DA HAYAT BULUYOR!
Warning: Undefined variable $user_ID in /home/u2093656/public_html/wp-content/themes/zox-news/comments.php on line 49
You must be logged in to post a comment Login