Connect with us

Güncel

KARACABEYLİ ADAY ADAYLARINDA HEYECAN DORUKTA!

14 Mayıs 2023 Pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanı Seçimi ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi öncesinde, milletvekili olmak isteyen Karacabeyli isimler aday adaylığı başvurularının ardından beklemeye geçti. Karacabey’den kimin ya da kimlerin ve hangi sıradan aday gösterilecekleri ise ilçe kamuoyunda merakla bekleniyor. Öte yandan, siyasi partilerin kendi içinde yaptığı temayül ve istişareler neticesinde adaylar 9 Nisan’da belli olacak. Daha sonra 15 Nisan’da geçici aday listeleri, 19 Nisan’da da kesin aday listeleri YSK tarafından il seçim kurullarına ve Resmi Gazete ile radyo ve televizyonda yayımlanmak üzere ilgili mercilere gönderilecek.

Buna göre, ilçemizden milletvekili olmak için çeşitli partilerden aday adaylığına başvuran Karacabeyli isimler şöyle;

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ

Aday adaylığı başvurularının en hareketli partilerinden olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nden 3 Karacabeyli isim milletvekili olmak için müracaat etti. AK Parti’nin eski İlçe Başkanı Murat Erol’un yanı sıra, ilçe esnaflarından ve kısa bir dönem Belediye Meclis Üyeliği de yapan Serkan Tarlı ile ilçenin tanınan genç simalarından İlyas Erdem resmi başvurularını gerçekleştirdi.

Matlı sürprizi yaşanabilir

AK Parti’de bu isimler dışında 24. ve 25. Dönem Bursa Milletvekilliği görevini üstlenen Karacabeyli işinsanı Önder Matlı’nın da son günlerde özellikle AK Parti kulislerinde ismi yeniden milletvekilliğine aday olacağı yönünde yüksek sesle dillendiriliyor. Bugüne kadar gerek Bursa ve gerekse Genel Merkeze adaylık başvurusu olmadığı bilinen Bursa eski Milletvekili Karacabeyli İşinsanı Önder Matlı’nın 9 Nisan’da listede yer alabileceği ileri sürüldü. Matlı, daha önceki açıklamasında milletvekili konusuna “Nasip” demekle yetinmişti. Ancak Önder Matlı’nın adaylığının Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki dudağının arasında olduğu ifade ediliyor.

Özkan’ın çabaları sonuç vermedi

AK Parti’den milletvekili olmak için can atan ancak Ankara’daki istişarelerinden bir sonuç alamadığı ileri sürülen Karacabey Belediye Başkanı Ali Özkan’ın aktif siyasette son yılını yaşadığı belirtiliyor.

16 Mart öncesi aday adayı olabilmek için Genel Merkez’de birçok kapıyı çaldığı iddia edilen Ali Özkan’ın, Anakara’dan eli boş döndüğü AK Parti kulislerinde yüksek sesle dillendiriliyor. Özkan sadece kendi partisinden değil, MHP ve bir zamanlar aktif siyaset yaptığı Büyük Birlik Partisi’nden de destek bekleyerek AK Parti’den adaylık için nabız yokladığı, ancak sonuç alamadığı ifade ediliyor. Başkan Özkan, Ankara’dan umduğunu bulamayınca ilçeye dönerek görevine devam etmek zorunda kaldı. Özkan’ın siyasi hayatını uzatabilmek için çaba sarf ettiği konuşulurken, bir yıl sonra yapılacak yerel seçimlerde yeniden aday gösterilmesinin zor olduğunu kendisinin de bildiği ve bu nedenle siyasette tutunacak dal aradığı vurgulanıyor.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ

Aday adaylığı başvurularının en hareketli bir diğer partisi olan CHP’de Karacabey adına göze çarpan en net isim, ilçede bir döneme damgasını vuran sevilen eğitimci Mehmet Yıldız oldu. Aday adaylığı sonrası geçtiğimiz hafta ilk ilçe ziyaretini Karacabey’e gerçekleştiren ve CHP İlçe Örgütü ile buluşan Mehmet Yıldız, burada yaptığı açıklamasında; “İşimi, aşımı ve eşimi Karacabey’de buldum. Karacabey benim evim. Bu ilçede hizmet verdiğim süre içerisinde çok güzel anılarım oldu. Karacabey’i unutmam mümkün değil. Bundan böyle Karacabey’e siyaseten de hizmet etmek istiyorum.” ifadesini kullanmıştı.

DEMOKRASİ VE ATILIM PARTİSİ

Altılı Masa ortaklarından DEVA Partisi de, Bursa’da aday adaylığı konusunda hareketli günler yaşayan partilerden. DEVA Partisi’nden Karacabey’i temsilen milletvekili aday adaylığı başvurusunda bulunan isim ise İlçe Kadın Politikaları Başkanı Yasemin Tuna oldu. Geçtiğimiz hafta Ankara’da yapılan mülakattan da başarıyla çıktığı öğrenilen ve aday gösterilmesine kesin gözüyle bakılan Yasemin Tuna’nın, özellikle kadınların sesi olma noktasındaki iddiası takdir topluyor. Tuna, aday adaylığı sonrası gazetemize yaptığı açıklamasında; “14 Mayıs’taki kader seçiminde ruhlardaki tüm enkazları kadınlar kaldıracak. Bu seçim kadınların seçimi olacak.” dedi.

SAADET PARTİSİ

Bursa genelinde 66 milletvekili aday adayı ile iddiasını ortaya koyan Altılı Masa ortaklarından Saadet Partisi’nde, Karacabey’i temsilen genç bir isim gündeme geldi. İlçe esnaflarından 1990 doğumlu Gökhan Canbaz, milletvekili aday adaylığı dosyasını geçtiğimiz hafta Saadet Partisi İl Başkanlığı’na sundu. Gençlerin sesi olmak istediğini vurgulayan Gökhan Canbaz, “Hem ülkemizdeki bu ucube sistemi değiştirmek, hem de gençlerimize daha fazla sahip çıkmak adına bu yola baş koydum. İnanıyorum ki Millet İttifakı ile ortak aklın, sağduyunun ve hukukun hakim olduğu, adaletin tam olarak uygulandığı yeni bir dönem başlamış olacak.” diye konuştu.

DEMOKRATİK SOL PARTİ

Hiçbir ittifakta yer almayan ve 14 Mayıs’taki seçimlere tek başına katılacak olan DSP’de de seçim çalışmaları tüm hızıyla sürüyor. Bu doğrultuda Karacabey İlçe Başkanı ve Parti Meclisi Üyesi Ahmet Olcay Akıncı, DSP’den Bursa Milletvekilliği için aday adaylığı başvurusunu yaptı. Başta Karacabey olmak üzere Bursa ve ülke insanına hizmet etmek için bu kutsal yola çıktığını belirten Akıncı, “Hakkımızda hayırlısı olsun. Biliyoruz ki Türkiye’nin DSP’ye her zaman ihtiyacı var.” ifadesini kullandı.

GENÇ PARTİ

DSP gibi hiçbir ittifakta yer almayarak seçimlere tek başına girecek olan Genç Parti’den de Karacabeyli genç bir isim milletvekilliğine aday adayı oldu. İlçe esnaflarından ve Genç Parti İl Başkan Yardımcılığı görevinde bulunan Ramazan Bıdırdı, aday adaylığı başvurusunu İl Başkanlığı’na sundu. Bursa’dan aday gösterilmesine kesin gözüyle bakılan Bıdırdı ile yaptığımız görüşmede; “Genel Başkanımız Sayın Cem Uzan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda engellendiği bir seçim süreci yaşıyoruz. Mevcut iktidar yasaklarla ömrünü sürdürmeye çalışıyor ancak 14 Mayıs’ta inanıyorum ki halkımız gereken cevabı verecektir. Genç Parti olarak bizler de elimizden gelen çalışmayı göstererek, mecliste yer almak istiyoruz.” dedi.

Öte yandan bunların dışında, seçimde belirleyici rol oynaması beklenen Milliyetçi Hareket Partisi, İYİ Parti ve Yeniden Refah Partisi gibi partilerden Karacabey’i temsilen herhangi bir aday adayının çıkmadığı gözlendi.  

Continue Reading
Click to comment

Warning: Undefined variable $user_ID in /home/u2093656/public_html/wp-content/themes/zox-news/comments.php on line 49

You must be logged in to post a comment Login

Leave a Reply

Güncel

BAYRAKTAR, HAZİRAN AYI ÜRETİCİ İLE MARKET FİYATLARINI DEĞERLENDİRDİ

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Haziran ayına ilişkin “Üretici-Market Fiyat Değişimi” ile “Aylık ve Yıllık Girdi Fiyatlarındaki Değişimleri” değerlendirdi. Bayraktar, üretici ile market arasındaki fiyat farklarına ve tarımsal üretimde kullanılan girdilerdeki artışlara dikkat çerek şu ifadeleri kullandı:

“İran – İsrail Savaşı Gübre Fiyatlarını artırdı

Türkiye kimyasal gübre hammaddelerinin %90’ından fazlasını ithal ettiğinden dışarıya bağımlı bir ülkedir. Dolayısıyla gübre piyasaları hem dış piyasalara hem de dolar kuruna bağlı olarak değişmektedir.

13 Haziran’da başlayan İran – İsrail savaşı ülkemizdeki gübre fiyatlarını artırmıştır. Savaşın cereyan ettiği bölgeki ülkeler gübre üretiminde dünyanın önde gelen ülkeleridir. Sevkiyat yollarında meydana gelen kısıtlamalar o ülkelerden gübre veya gübre hammaddesi temin eden ülkelerdeki fiyatları artırmıştır. Türkiye’deki gübre piyasası da bu durumdan olumsuz etkilenmiştir.

ÜRE gübresi aylık %38,5 yıllık %99,4 oranında arttı

Bir ay önce 19 bin 635 lira olan ÜRE gübresinin fiyatı %38,5 oranında artarak 27 bin 192 liraya yükselmiştir. Yine geçtiğimiz mayıs ayına göre DAP gübresinin fiyatı %12,9 oranında artarak 30 bin 521 liraya ulaşmıştır. 20.20.0 kompoze gübresinin fiyatı %10,7 oranında artarak 19 bin 198 liraya, Amonyum Sülfat gübresinin fiyatı %6 oranında artarak 11 bin 768 liraya ve Amonyum Nitrat gübresinin fiyatı %3,1 oranında artarak 13 bin 294 liraya yükselmiştir.

Bir önceki yıla göre ÜRE gübresinin fiyatı %99,4, DAP gübresinin fiyatı %48,8, 20.20.0 kompoze gübresinin fiyatı %42,7, Amonyum Nitrat gübresinin fiyatı %36 ve Amonyum Sülfat gübresinin fiyatı %34,7 oranında artmıştır.

Gübrelere ek olarak bir diğer önemli tarımsal girdi olan mazotta da fiyat artışı meydana gelmiştir. Mazotun litre fiyatı aylık %6,2 yıllık ise %15,1 oranında artarak 49 lira 89 kuruşa yükselmiştir. Ayrıca yıllık olarak hayvancılıkta kullanılan süt yemi ve besi yemi fiyatları %30 oranında, elektrik fiyatları da yüzde 47 oranında artmıştır.

Önümüzdeki dönemde mısır, ayçiçeği ve çeltik gibi sıcak iklim tahıllarının üst gübrelemeleri yapılacaktır. Önceden gübre temini yapamayan çiftçiler mecburen bu fiyatlarla gübre satın almak zorunda kalacaklar, birçoğu alamayacaktır.

Nisan ayında yaşanan zirai don meyvelerde, ardından meydana gelen tarımsal kuraklık ise buğday ve arpa başta olmak üzere şimdilerde hasadı yapılan serin iklim tahıllarında önemli verim düşüklüklerine neden oldu. Bir de bunların üstüne mısır, ayçiçeği ve çeltik gibi ürünlerde gübre noksanlığından oluşacak verim düşüklüğü tarımsal üretimdeki zararı daha da büyütecektir. Başta gübre olmak üzere artan girdi fiyatlarıyla üretimde zorlanan çiftçilerimizin desteklenmesi önemlidir. Bu kapsamda 2025 yılı destekleri içinde yer alan temel desteklerin artırılması sağlanmalıdır.

“Haziran ayı üretici market fiyat değişimi”

Haziran ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 600 ile karpuzda görüldü.

Karpuzdaki fiyat farkını yüzde 284 ile kuru soğan, yüzde 261,6 ile kabak, yüzde 225,5 ile nohut, yüzde 220,8 ile kuru fasulye takip etti.

Karpuz 7 kat, kuru soğan 3,8 kat, kabak 3,6 kat, nohut 3,3 kat, kuru fasulye 3,2 kat fazlaya satıldı. Üreticide 2 lira olan karpuz markette 14 liraya,4 lira 63 kuruş olan kuru soğan 17 lira 78 kuruşa, 10 lira 38 kuruş olan kabak 37 lira 52 kuruşa, 31 lira 56 kuruş olan nohut 102 lira 73 kuruşa, 33 lira 29 kuruş olan kuru fasulye 106 lira 80 kuruşa satıldı.

Haziran ayında fiyatı en fazla artan ürün markette limon, üreticide ise kırmızı mercimek olurken, fiyatı en fazla düşen ürün ise hem markette hem üreticide karpuz oldu.

Market fiyatları

Haziran ayında markette 38 ürünün 26’sında fiyat artışı, 12’sinde ise fiyat azalışı görüldü. Haziran ayında markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 42 ile limon oldu. Limondaki fiyat artışını yüzde 8,7 ile fındık(iç), yüzde 8,3 ile yeşil soğan, yüzde 7,2 ile antepfıstığı ve yüzde 7 ile pirinç takip etti.

Markette fiyatı en fazla azalan ürün ise yüzde 67,5 ile karpuz oldu. Karpuzdaki fiyat düşüşünü yüzde 18 ile patates, yüzde 17,5 ile yumurta, yüzde 10,1 ile patlıcan ve yüzde 8 ile çilek izledi.

Üretici fiyatları

Haziran ayında üreticide 30 ürünün 9’unda fiyat artışı olurken 14’ünde fiyat düşüşü görüldü. 7 üründe ise fiyat değişimi olmadı.

Üreticide en çok fiyat düşüşü yüzde 89,5 ile karpuzda görüldü. Karpuzdaki fiyat düşüşünü yüzde 30,8 ile patates, yüzde 22,2 ile salatalık, yüzde 16,4 ile patlıcan, yüzde 15,3 ile domates izledi.

Üreticide en çok fiyat artışı yüzde 43,1 ile kırmızı mercimekte görüldü. Kırmızı mercimekteki fiyat artışını yüzde 20 ile maydanoz, yüzde 18,6 ile sivri biber, yüzde 5,9 ile limon izledi.

Üretici fiyat değişiminin nedenleri

Kırmızı mercimek fiyatı yeni sezon ürünü olmasından dolayı yükseldi. Maydanozda ürün arzındaki azalma fiyatları yükseltti.Sivri bibere olan talebin artması fiyatların yükselmesine sebep oldu.Zirai dondan etkilenen limonda, rekoltede beklenen düşüş fiyatları yükseltti.Salatalık, patlıcan, domates ve kabakta arzın artması fiyatların düşmesine neden oldu.

Özellikle Adana başta olmak üzere bazı illerimizde yaşanan aşırı sıcaklıklar, üreticinin özenle yetiştirdiği sofralık domatesin değerini yitirmesine neden olmuştur. Bu durum, zaten düşük olan domates fiyatlarını daha da aşağı çekmektedir.

Karpuzda ekim alanlarının ve arzın artmasının yanı sıra, talebin düşük seyretmesi başta Adana, Antalya ve Mersin olmak üzere ortalama 2 lira seviyelerinde olan fiyatların 1,5 liraya kadar gerilemesine neden olmuştur.

“Kuru soğan ve patates fiyatlarındaki düşüş; üretimdeki artışla birlikte yoğun bir talep olmamasından kaynaklandı.”

Continue Reading

Güncel

ÇEVRE DÜZENİ PLANI ÇALIŞMALARI TÜM HIZIYLA SÜRÜYOR

Bursa’nın ‘Kent Anayasası’nı oluşturacak olan 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı çalışmalarını Bursa Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde yürüten Bursa Planlama Ajansı, 6. Danışma Kurulu toplantısını akademik meslek odaları temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirdi.

Tarımdan sanayiye, turizmden kalkınmaya, sosyoekonomik dengeden kent kimliğinin ortaya çıkarılmasına kadar birçok konuda Bursa’nın gelecek vizyonunu katılımcı ve bilimsel bir akılla belirleyen Bursa Büyükşehir Belediyesi, ‘Kent Anayasası’nı oluşturacak 2050 vizyonlu ‘1/100.000’lik Çevre Düzeni Planı’ çalışmalarını Bursa Planlama Ajansı rehberliğinde sürdürüyor. Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’nde düzenlenen Bursa Planlama Ajansı 6. Danışma Kurulu toplantısı, akademik oda temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşti.

‘Bursa’nın zayıf yönleri nelerdir? Güçlü yönleri nelerdir? Bursa’yı 2050 yılında nasıl görmek istiyorsunuz? Geleceğe dair eleştirileriniz, önerileriniz, yerel ve merkezi yönetime yönelik beklentileriniz nelerdir?’ başlıklarının ele alındığı yuvarlak masa toplantılarında, katılımcılar kentin geleceğini ilgilendiren başlıklarda değerlendirmeler yaptı. 

İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Nazlı Yazgan, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in kentin geleceğine yön verecek olan 2050 vizyonlu 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı çalışmalarının katılımcılık esasıyla yürütülmesine büyük önem verdiğini söyledi. Sürece katkı sunan herkese teşekkür eden Yazgan, bilim insanlarının rehberliğinde gençlerle birlikte atölye çalışmaları yapıldığını ve sürecin devam ettiğini belirtti. Bursa Planlama Ajansı rehberliğinde ve Bursa Kent Konseyi’nin öncülüğünde tüm ilçelerde kamu ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla toplantılar gerçekleştirildiğini anlatan Yazgan, “Toplantılardan elde ettiğimiz verileri sentez haline getirerek Büyükşehir Belediye Meclisi’ne sunacağız. Yeni süreçte ihtiyaç duyulan bölgelerde planlarımızı 1/10.000 ve 1/5.000’lik olarak detaylandıracağız. Ardından 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ile uyumlu hale getireceğiz” dedi.

Program, Katılımlı Planlama Çalışma Grubu Danışmanı Prof. Dr. Anlı Ataöv’ün bilgilendirme sunumuyla devam etti.

Continue Reading

Güncel

SARIBAL; “TÜRKİYE ‘TEK ADAM’ REJİMİNİN ENKAZI ALTINDA”

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “verin yetkiyi, görün etkiyi” sözleriyle, 24 Haziran 2018 seçimlerinde hayata geçirilen başkanlık sisteminin 7 yıllık bilançosunu Meclis’te düzenlediği basın toplantısında değerlendirdi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin halka “istikrar, refah, büyüme” vaat ettiğini dile getiren Sarıbal, ekonomiden yargıya, eğitimden toplumsal barışa kadar her alanda derin bir çöküş yaşandığını vurguladı, “Geride kalan 7 yıl, yıkımın tarihi oldu. Bugün Türkiye, ekonomik çöküş, siyasal baskı ve sosyal yıkımın tam ortasında. Bu sistemin tek sonucu oldu: Bir kişiye sınırsız yetki, halka ise sınırsız yoksulluk. Türkiye, ‘tek adam’ rejiminin enkazı altında. Bu enkazı kaldırmak, lafla değil mücadeleyle olur. Türkiye ya bu piyasacı, rantçı, dinci düzenle birlikte çöküşe sürüklenecek ya da kamucu, halkçı, laik, emekten ve doğadan yana bir siyasetin ışığıyla yeniden ayağa kalkacak” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı sistemi: istikrar değil, derin kriz

Tüm devlet kurumlarının yetkisinin tek merkezde toplandığını, bu merkezileşmenin, özellikle 6 Şubat depremlerinde olduğu gibi, kriz anlarında koordinasyonsuzluğu daha da derinleştirdiğini hatırlatan Sarıbal, “Bu sistemle birlikte liyakatin yerini sadakat aldı. Devletin kurumsal yapısı tahrip edildi; Türkiye, tek kişinin iradesine mahkum edildi. Saray merkezli yönetim anlayışı, sadece hukuku değil, toplumsal barışı da boğdu. Tarikatlar, cemaatler ve mafya benzeri yapılar iktidar boşluklarını doldurdu. Gazeteciler, öğrenciler, akademisyenler, muhalif siyasetçiler susturulmaya çalışıldı; gözaltılar, soruşturmalar ve hukuksuz yargılamalar rutin hale geldi. AYM kararlarının yok sayıldığı, AİHM kararlarının tanınmadığı bir düzende hukuk değil, Saray’dan çıkan söz esas alındı. Bakanlar Saray’ın memurları haline geldi. Bürokrasi felç oldu” ifadelerini kullandı.

Enflasyon son 7 yılda yüzde 788 arttı

AKP hükümetinin ilk dönemlerinde enflasyonda bir düşüş yaşanırken özellikle Başkanlık sistemi sonrasında enflasyonun hızla arttığına dikkati çeken Sarıbal, 2005-2017 arasındaki 13 yılda yüzde 167 artan enflasyonun, son 7 yılda yüzde 788 arttığını söyledi. “Sadece bu veri bile tek adam rejiminin emek düşmanı karakterini ortaya koymaktadır” diyen Sarıbal, “Enflasyon, emekçilerin gelirlerini aşındırarak sermaye sahiplerine kaynak aktaran bir mekanizma. Yüksek enflasyon dönemlerinde en ağır bedeli emekçiler öderken, varlıklı kesimler ve iktidara yakın çevreler servetlerini katladı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek göreve geldikten 1 ay sonra 2023 Temmuz’unda, 2025 enflasyonunun yüzde 15 olacağını açıklamıştı.  Şubat 2025’te tahmin yüzde 24 oldu. Ancak 4 aylık enflasyon yüzde 13,36’ya ulaştı. Türkiye’de yıllık enflasyon yüzde 37,86 ile dünyada enflasyonun en yüksek olduğu 6. ülke konumunda.  Türkiye’de gıda fiyatlarındaki artış oranı yüzde 36,1 seviyesine ulaşırken, bu oran Avrupa ortalamasının çok üzerinde gerçekleşti. Son 7 yılda ilaç ve kira artışları yüzde 1.000’in üzerine çıktı. Tüpgaz, eğitim ve sağlık giderlerindeki artışlar genel enflasyonun üzerinde gerçekleşti” ifadelerini kullandı.

Gıda fiyatları 7 yılda 11 kat arttı

Gıda maddelerinde arz yetersizliğiyle birlikte talep fazlalığının, buna ek olarak sürekli yükselen gıda fiyatlarının gıdaya erişimi daha da zor hale getirdiğini, Türkiye’nin gıda enflasyonunun en yoğun biçimde hissedildiği ülkeler arasında yer aldığını vurgulayan Sarıbal,  sözlerini şöyle sürdürdü: “Son 7 yılda gıda fiyatları 11 kat arttı. Patates ve dana eti 14 kat; yumurta, margarin ve kuzu eti 13 kat; meyveler 12 kat; süt, tavuk et, sebze ve makarna 11 kat arttı. Türkiye’de en çok tüketilen gıda maddesi olan ekmekteki fiyat artışı ise 10 kat oldu. Son 7 yılda elektrik ücreti yüzde 538, benzin ücreti yüzde 634, motorin ücreti yüzde 698, doğalgaz ücreti yüzde ise 736 arttı.”

18 milyon 675 bin yurttaş yoksulluk riski ile yaşıyor

2018 Haziran’dan bu yana artan fiyatlar ve hayat pahalılığı nedeniyle yaşamın zorlaştığını kaydeden Sarıbal, “2018 Mayıs’ta açlık sınırı bin 686 TL ve yoksulluk sınırı ise 5 bin 833 TL’ydi. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenebilmesi için gereken harcama 25 bin TL’yi yoksulluk sınırı ise 81 bin TL’yi aştı. Türkiye’de 18 milyon 675 bin vatandaş yoksulluk riski ile yaşıyor. Maaş artışları enflasyon gerisinde kaldı. Alım gücü yok oldu, temel ihtiyaçlar bile lüks. Yani bu ülkede çalışan da aç, emekli de aç, aileler zaten perişan. Saray’da ise her şey tastamam. Şatafat yerinde, israf tam gaz. Bugün bir asgari ücretli, 2018’e kıyasla 130 ekmek daha az alabiliyor. Türkiye ayrıca OECD üyesi ülkeler arasında milli gelirine oranla sosyal harcamalara en az kaynak ayıran ikinci ülke. Ancak 2018 yılında sosyal yardım alan hane sayısı da 3,5 milyondan 2024 yılında 4,6 milyona yükseldi” diye konuştu.

Nas ekonomisi kasıp kavurdu

2018’de “Yeni Ekonomi Modeli” adıyla başlatılan rejim ekonomisinin, Türkiye’yi derin bir ekonomik uçuruma sürüklediğini belirten Sarıbal, “Merkez Bankası politika faiz oranı Haziran 2018’de yüzde 17,75 iken Nisan 2025’te yüzde 46 oldu. Erdoğan 17 Kasım 2021’de ‘Faiz sebep, enflasyon neticedir. Bu görevde olduğum sürece faizle ve enflasyonla mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim. Bu konuda nas ortada, nas ortada olduğuna göre sana bana ne oluyor?’ dedikten sonra faizler düşürülmeye başlandı. Ancak enflasyon düşmek yerine ortalığı kasıp kavurdu. Bu nedenle 2023 Haziran’ından başlayarak politika faizi her ay artırıldı. Hazinenin iç ve dış borçları, mayıs ayında 134 milyar lira daha artarak 11 trilyon 64 milyar liraya kadar çıktı. 2018 yılında faiz giderleri 71 milyar 700 milyon TL’ydi, 2024 yılı 1 trilyon 270 milyar TL olarak gerçekleşti. 2025 yılının ilk beş ayında merkezi yönetim bütçesinden 4 trilyon 6 milyar lira vergi toplandı. 650,3 milyar TL bütçe açığı verildi. 835,7 milyar TL yalnızca faiz ödemelerine gitti. Hazinenin 2025’te topladığı gelir vergisinin 469 milyar TL’si işçilerin sırtından kesilirken, şirketlerden alınan kurumlar vergisi sadece 23.7 milyar TL’de kaldı. İşçi, patronun 20 katı vergi ödüyor” dedi.

Yaşam borçla, kredi kartıyla dönüyor

Milletvekili Sarıbal’ın açıkladığı rakamlara göre Türkiye’de yaşam borçla, kredi kartlarıyla sürdürülebiliyor: “2018 Haziran ayında halkın bankalara ve finans şirketlerine olan kredi borcu 563 milyar TL’ydi. Bireysel kredi ve kredi kartı borçları, 5- 13 Haziran günleri arasındaki haftada, 58,6 milyar lira artarak 4 trilyon 726 milyar liraya yükseldi. Varlık yönetim şirketlerine ve TOKİ’ye olan borçlarıyla birlikte toplam borç 4 trilyon 885 milyar lira oldu. Bireysel kredi ve kredi kartı borçları 4 trilyon 667 milyar TL’ye yükseldi. TOKİ ve varlık yönetim şirketlerine olan borçlarla birlikte toplam borç 4 trilyon 826 milyar TL’ye ulaştı. Bankaların ve finans kuruluşlarının zamanında tahsil edemediği bireysel borçlar nedeniyle icra takibine alınan alacaklar 176,3 milyar lira oldu. Kredi kartı borç bakiyesi 2 trilyon 286 milyar liraya çıktı. Bankalar ve finans kuruluşlarının tüketicilerden zamanında tahsil edemediği için icra takibine aldıkları bireysel kredi ve kredi kartı alacakları ise son haftada da 1 milyar lira artarak 177,3 milyar liraya çıktı.”

Başkanlık rejimi tarımı bitirdi

Sosyal Güvenlik Kurumu’na kayıtlı çiftçi sayısının 2021 yılında 1 milyon olduğunu, 2024 yılı sonunda bu rakamın 419 bine gerilediğini vurgulayan Sarıbal, “2002’den 2024’e kadar geçen sürede yıllık ortalama reel büyüme hızı Gayrisafi Yurt İçi Hasılada yüzde 5,4 olurken tarımda yüzde 2,7’de kaldı. Başkanlık rejiminde GSYH büyüme trendini korurken tarımda büyüme oranı yüzde 1,4’e düştü. Başkanlık rejiminde Gayrisafi Yurt İçi Hasıla içerisindeki payı yüzde 6’dan yüzde 5,6’ya geriledi. Tarımsal istihdam 2018-2024 döneminde 455 bin kişi azalarak 5,3 milyondan 4,8 milyona düştü. Tarımın toplam istihdamdaki payı yüzde 18,4’ten yüzde 14,8’e geriledi. Tarım Kanunu’na göre tarımsal desteklerin Gayrisafi Yurt İçi Hasıla içerisindeki payının en az yüzde 1 olması gerekirken, 2018 yılında binde 4, 2025 yılında binde 2’ye geriledi. Çiftçilerin bankalara olan borçları 2018 Haziran ayında 98,4 milyar TL’ydi, bugün ilk kez 1 trilyon lira sınırını aştı ve 1 trilyon 9 milyar liraya çıktı” açıklamasını yaptı.

7 yılda 6,3 milyar dolarlık hayvan ithalatı

2018 yılında hayvancılık desteklerinin toplam tarımsal destekleme ödemeleri içindeki payının yüzde 26,3 olduğunu, 2024 yılında bu payın yüzde 21’e düşürüldüğünü belirten Sarıbal, 2021 yılına oranla hayvan sayısının 3,7 milyon baş azaldığını vurgulayarak, “Başkanlık rejimi canlı hayvan ve kırmızı et ithalatını artırdı. 2010-2017 arasında 5,7 milyar dolarlık ithalat yapılmışken; 2018-2025 arasında 6,3 milyar dolarlık ithalat yapıldı” diye konuştu.

Demokrasi ve hukukta çöküş derinleşiyor

Türkiye’de uluslararası endekslerin alarm verdiğini, çöküşün derinleştiğini ifade eden Sarıbal’ın aktardıklarına göre; Freedom House’un 2025 Dünya Özgürlükler Raporu’na göre Türkiye, son 10 yılda özgürlüklerin en fazla gerilediği ilk 10 ülke arasında yer aldı. 2018 yılında “Özgür Olmayan Ülkeler” kategorisine alınan Türkiye, 2025 raporunda da aynı kategoride kalmayı sürdürdü. 2018 yılında Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 113 ülke arasında 101. sırada yer alan Türkiye, 2025’te 142 ülke arasında 117. sıraya geriledi. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in hazırladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye, 2018’de 157. sıradayken 2025’te 159. sıraya düştü. Çevresel Performans Endeksi’nde Türkiye, 2018’de 108. sırada yer alırken, 2022’de 172. sıraya kadar geriledi. 2024’te ise ancak 140. sıraya çıkabildi. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2024 tarihli Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre Türkiye, 180 ülke arasında 107. sırada yer aldı. 2018’de aynı endekste 78. sırada bulunan Türkiye, 6 yıl içinde 29 basamak geriledi.

Continue Reading

Trending