Yılmaz Katran
Dostlarım;
Günümüzün dünyayı kasıp kavuran, üç milyona yaklaşan ölümlere erişen, yaklaşık 90 yıldır böyle bulaşıcı bir hastalığı görmediğimiz dünyada tüm ülkeler bu afatın pençesinde kıvranıyor. Bilimin bu kadar ilerlediği bir durumda tüm çalışmalara rağmen henüz tam mücadele sona ermedi. Şu anda önümüzdeki senelerde de ne olacağına tam bir cevap bulunmuş değil, sonu meçhul bir durumda bütün dünya.
Ben bu yazımda siyasete pek dokunmadan pandeminin getirdiklerine parmak basmak istedim. Bu derdin ilk savaşı bilindiği gibi aşı ile yapılıyor. Daha evvel ülkemizde aşı yapılıyor ve bazı ülkelere de satışı yapılarak döviz girdisine yardımı oluyordu. Ancak ne düşünüldüyse bugünkü iktidar o kuruluşu kapattı. Aşı ihtiyacımızı dışarıdan temin etmeye mecbur kaldık. Aşıyı yapan devletler ihtiyaca pek cevap veremiyorlar ki, hükümetimizin anlaşmalar yapmasına rağmen yapılan anlaşmaların yerine getirilmesi gerçekleşmiyor. Ülkemiz aşı konusunda bilinmeyen bir durumda.
“Gelecek” veya “Geliyor” gibi açıklamalarla günler geçiyor, ölümler fazlalaşıyor, salgın şiddetini arttırıyor. Aşılarını zamanında yapan ülkeler kısmen de olsa ölümlerini azalttı. Ayrıca hastalığa yakalananların artmasını önlemeye başladı.
Dostlarım;
Ülkemizin mücadelesine bakacak olursak devletin koordineli bir çalışmasının olmadığını görmekteyiz. Aşıların gelmemesini bile biz vatandaşlara tam açıklayamıyorlar. Nedeni hakkında bazı söylentilerden başka bir bilgimiz yok.
Hastalığın başlangıcında sadece ‘Korona’ hastalığı için yapılan hastanelerden tam not aldı hükümetimiz. Bende koronaya yakalandım. İstanbul Yeşilköy’deki korona hastanesinde yatarak tedavi oldum ve hastaneye de hayran kaldım. Yattığım oda, hemşireler, doktorlar ve tüm personel görevlerini o kadar güzel yapıyorlar ki, insan o hizmeti yaşadığı anda kendisinin iyileşeceğine inanıyor. Sekiz günde pozitiften kurtuldum, negatif teşhisimle taburcu oldum ve devletime teşekkür ettim. Hastalığımı ilk günden teşhis ederek tedaviye başlamamdan dolayı bu illeti çok hafif atlattım. Şükürler olsun. Allah cemi cümleye yardım etsin.
Bu makaleyi kaleme alma sebebime gelince, hastalıkla canını dişine katarak mücadele eden, hastanelerde yatan doktorlar ve hemşirelerin çalışmaları takdire şayandır. Normal mesailerinin kat be kat üstünde çalışarak, ailelerini ve canlarını bir kenara bırakan sağlık çalışanlarımızın hakkı ödenemez. Okuduklarımız, seyrettiklerimizle şimdiye kadar profesör, doçent, doktor, hemşire, hasta bakıcı olmak üzere kaybettiklerimizin sayısı 400’ü geçti. Ancak ne yazık ki sağlık çalışanlarımıza gereken önemin verilmediği düşünüyorum.
Dinimizde vatanı korumak, insanlarına zarar gelmesin diye canlarını veren asker, polis ve benzeri görevlerde ölenler ile son olarak 15 Temmuz hain darbe girişiminde yaşamını yitirenlere ‘şehitlik’ verildi. Peki ama sağlık çalışanlarının insanlarımızın ölmemesi için kelle koltukta olduğunu bilerek, görünmeyen düşmanla mücadeleye girmesi ve kaçınılmaz sonuçlarla ölmelerine neden şehitlik verilmiyor! Bunu hiç anlayamıyorum. Düşünebiliyor musunuz, senelerce mesleğine emek vermiş, bir aile kurmuş, çocukları ve eşi evinde onları beklerken kendisi yoğun bakımdaki hastasıyla bir süre daha kalarak gecenin ilerleyen saatlerine kadar canla başla çalışan, üzerlerindeki kıyafetlerinden terlerini dışarıya vuran durumlarda mesaim bitti diyerek vazifesinden ayrılmayan sağlık çalışanlarımıza bu hakkın verilmesi gerekiyor. Bu nedenle devletimizin öncelikli vazifesi bu olmalıdır diye düşünüyorum.
Bu uğurda vefat eden sağlık çalışanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Burada işin maddi kısmı o kadar mühim değil. Ölenlerin de verilecek unvandan hiçbir fayda görmeyeceği malum ama geride kalan aileleri bu sıfat ile bir parça olsun kaybettikleri varlıklarını iftiharla yad edeceklerdir. Devletimiz bu kıymetli insanlara şehitliği neden çok görüyor? Nerede kaldı ülke için canını feda etmenin bedeli? Ben değerli sağlık çalışanlarımızın en az bir asker, bir polis ve benzerleri kadar kendilerini feda ettiklerine inanıyorum.
Şuna da inanıyorum ki, eğer böyle durumlarda vazifeleri sırasında ölenlere bunlar yapılmazsa bundan sonra böyle durumlar için olumlu düşünmek biraz zor olacak. Devletimizi idare edenlerin bir an evvel bu işe eğilmelerini bekliyorum.
Görevleri başında vefat eden tüm sağlık çalışanı şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet, geride kalanlarına sabır diliyorum. Işıklar içinde uyuyun.!