Mustafa Arı
Nemelazım, bir şeyi umursamama durumudur. Nemelazımcılık kendinden başkasını düşünmemektir. Şu nemelazımcılık, bizi yiyip bitirir. En güzel hasletleri birer birer götürür. Aman, boş ver aldırma! Bir şey olmaz, önlem almaya ne gerek var gibi nemelazımcılık anlayışı nedeniyle başımıza ne işler geliyor.
Maalesef bazen olup bitenlere kayıtsız kalıyoruz. İşin ucu azıcık bize dokununca başlıyoruz feryat etmeye. Müslüman nemelazımcı olamaz. Vurdumduymaz olamaz. Bana ne diyemez. Ben kendi işime bakarım, başkası beni ilgilendirmez diyemez. Birileri, sizi hiç ilgilendirmeyen bir olay ile karşı karşıya kalsalar, aynı olayın bir gün sizin başınıza da gelebileceğini düşünmek lazım.
Kendi menfaatlerimizi toplum menfaatlerinin önünde tutarsak, yanlışları alkışlarsak alçalırız. Cemiyet hayatı içerisinde farklı görev ifa edenlerimiz gördükleri yanlışlar konusunda nemelazımcı bir tavır sergilemezlerse her zaman yüceliriz.
İstiklal Marşı’mızın yazarı Mehmet Akif Ersoy ne diyordu?
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git diyemem aldırırım;
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Peygamberimiz bir hadislerinde: “Bir haksızlık karşısında haksızlığı önlemek için elinizle, malınızla, dilinizle önlemeye çalışın. Bunları yapamıyorsanız kalben buğz edin.” Bu da imanın en zayıf derecesidir. Sorumluluk duygu ve düşüncesi taşıyan birey olmak lazım değil mi? İnsanların dertleriyle ilgilenmeyen hiçbir kişi takdiri hak etmez. Sevinçleri ve dertleri paylaşmak, sevineni tebrik üzüleni teselli etmek diğer insanların görevidir. Nemelazımcılık kötü bir davranıştır, doğru olan her şeyi insanlarla paylaşmaktır.
Nemelazımcılık sosyal bir hastalıktır haline gelirse; fertleri, aileleri hatta devletleri bile yıkar. Öyleyse Nemelazım dememek lazım!
AH KEŞKELER OLMASAYDI
Hepimizin hayatında keşkeler vardır. Keşkeleri hayatımızdan tam silebilmek mümkün değildir. İnsanın zaman zaman morali bozulur, üzülür içi yanar. Ah keşke şunu yapmasaydım, bunu yapmasaydım der.
Düşünerek, danışarak, plan yaparak gerekirse hayat tarzını değiştirerek, gayret edip çalışarak, Dünyanın ah keşkelerini yaşamasaydık der.
Ama yine de kişi keşkeleri, iyi oldu, muhteşem oldu, harika oldu, denecek bir sonuca dönüştürebilir.
İnsanoğlu isyandan itaate, günahtan sevaba, haramdan helale, yanlıştan doğruya geçebilir. Allah korusun, namaza başlamadan, Kur’an’a bağlanmadan, Sünnete uymadan, içki, kumar, faiz, zina, gurur kibir, yalan gibi günahları bırakmadan, testtüre girmeden, selası okunur. Mezara girerse ne olacak? Ah keşkelerin faydası olur mu?
Düzelme, yola gelme, ibadete başlama imkanı var mı?
İbadetsiz, namazsız, zikirsiz bir hayat yaşayanların ah keşkelerini feryatlarını Kur’an-ı Kerim’den dinleyelim: “Yüzleri ateşte (Cehennemde) evirilip çevrildiği gün Eyvah bize keşke Allah’a itaat etseydik. Peygambere itaat etseydik derler. (Ahzab Suresi: 66 )
İşte o zaman insan; ‘keşke bu hayatım ahiretim için bir şeyler yapıp gönderseydim’ der. ( Fecr Suresi: 24)
Kitabı, Amel Defteri sol tarafından verilene gelince; “Keşke bana kitabım verilmeseydi” der.
“Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim, keşke ölümle her şey bitseydi. Malım bana fayda vermedi. Gücüm kuvvetim kayboldu. Onu yakalayın bağlayın. Alevli ateşe atın.” (Hakka Suresi: 25-31)
İnsan vardır Allah ve Resulü’ne itaat eder, dine uygun yaşar, son anı son demi Elhamdülillah ile noktalanır, neticesi ebedi bayram olur. İnsan vardır İslam göre değil, keyfine göre yaşadığı için son demi son anı ah keşkelerle biter. Akıbeti hüsran olur.
Uyanmak, uyandırmak, ders almak pazara kadar değil mezara kadar namazıyla, niyazıyla ibadetleriyle, zikriyle, günahlardan kaçışıyla, tesettüre uygun giyimiyle, dine uygun yaşamak lazım. Keşkeleri hayatımızdan çıkarmak için karar alırken sık dokumalıyız.
Rabbimiz yar ve yardımcımız olsun.