Connect with us

Bursa Bölge

“ÇİFTÇİ ARTIK JÜBİLE DÖNEMİNE GİRDİ!”

Nuri Karaca: “Osmangazi ve Çanakkale Köprüsü’ne harcanan para GAP’a aktarılsaydı Türkiye’de tarım sorunu kökünden çözülürdü. Bu köprüler olmasa da olur ama tarım olmazsa olmaz.”

Karacabey’in tarımda duayen ismi, eski Ziraat Odası Başkanı ve şu anda Kırmızı Et Üreticileri Birliği’nin başkanlığını üstlenen Nuri Karaca, Olay Gazetesi’nden Mustafa Özdal’ın sorularını yanıtladı. Dikkat çeken bir söyleşiye imza atan Karaca, artan girdi maliyetlerinin çiftçinin belini kırdığını vurguladı. Nuri Karaca, sarsıcı tabloyu ise şu sözlerle ortaya koydu: “Döviz kurunun yükselmesiyle girdi maliyetleri de fahiş şekilde arttı. Gübrenin fiyatı 100 liradan 500 liraya çıktı. Üretici, yıllarca göz bebeği gibi baktığı hayvanlarını, yem fiyatlarının yüksekliğinden, süt fiyatlarının düşüklüğünden dolayı kesime gönderiyor. Çiftçi 2020’de jübile dönemine girdi.”

Toprak Mahsulleri Ofisi’nin ithal ettiği buğdayı ucuza dağıtıp zarar etmesi yerine, yoksullara bedava ekmek dağıtması gerektiğini söyleyen Karaca, bu yolla çiftçinin de korunacağını kaydetti. Kırmızı ete birkaç ay sonra zam beklediklerini de söyleyen Karaca, “Karkas etin kilosu 60 liradan 100 liraya çıkacak. Ancak bu fiyat bile besiciyi zarardan kurtarmaz. Çünkü 3 günde bir girdi fiyatlarına zam geliyor.” diye konuştu.

Olay Gazetesi Köşe Yazarı Gazeteci Mustafa Özdal, Nuri Karaca ile gerçekleştirdiği söyleşiyi şu şekilde kaleme aldı:

“Pazartesi Söyleşileri’nin bu haftaki konuğu Karacabey Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı Nuri Karaca. Karaca ile pandemiden etkilenen tarım ve hayvancılığı konuştuk.

“Kıtlık seviyesinde gıda sorunu olacak”

“Geçen yıldan bu yana başta ABD ve Çin olmak üzere birçok ülke gıda stoğu yapıyor. Bu da gıda ürünlerinin temininde kaygı uyandırıyor. Yakın gelecekte gıda tehlikesinden söz edebilir miyiz?”

“Kesinlikle edebiliriz. Pandemiden dolayı nüfusu büyük ülkeler stok yaptılar ama tüm ülkelerde rekolte düşüklüğü yaşandı. Bunun nedeni de küresel iklim değişikliğine bağlı kuraklıktır. Bu durum da sürecek. Bunun yanında ülkelerin kendi vatandaşını doyurmak için tarım ve hayvancılıkta aldığı tedbirler var. Doğalgaz fiyatlarının yükselmesinden dolayı gübre fiyatlarında anormal artış oldu. Ancak bazı ülkeler çiftçisine destek çıktı. Mesela Hindistan, tarım ürünlerinin yüzde 50’sini sübvanse ediyor. Türkiye’de bu önlemler alınmadığı gibi, işin ciddiyetinin farkında olan da yok. Türkiye’de orta vadede kıtlık seviyesinde gıda sorunu yaşanacağı kesindir. Çiftçi 2020’de jübile dönemine girdi. Üretici, yıllarca göz bebeği gibi baktığı hayvanlarını, yem fiyatlarının yüksekliğinden, süt fiyatlarının düşüklüğünden dolayı kesime gönderiyor. Diğer sektörler üretime ara verebilir ama tarım ve hayvancılık sektörü kesintisiz devam etmeli.”

“Bursa’da yakın gelecekte bir kuraklık tehdidi görüyor musunuz?”

“Bursa’da su sıkıntısı henüz görülmemekte ama işaretleri var. Bunun nedeni de bazı sanayicilerin aşırı su tüketmesidir. Ancak hâlâ Bursa önemli bir su sorunuyla karşı karşıya değil. Konya’yı, Güneydoğu Anadolu’yu, Çukurova’yı ve İç Anadolu’yu ise çok büyük tehlike bekliyor. Konya Ovası’nda yer altından 420 metre su çıkarılmakta. Bu, petrol kuyusu derinliğine yakın bir mesafedir. Bu durum da girdi maliyetlerini artırıp, obrukların oluşmasına yol açıyor.”

“Tarım ve hayvancılık terk ediliyor”

“Geçmiş yıllarda Türkiye kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydi. Günümüzde tabloyu nasıl görüyorsunuz? Hangi tarım ürünlerini ithal ediyoruz?”

“Bizde yetişen, yetişmeyen tüm tarım ve hayvansal ürünleri ithal ediyoruz. Gelişmiş ülkeler hasat zamanlarında gümrük fiyatlarını yükselterek, çiftçisini korur, hangi ürünlerin arzında eksiklik varsa, o ürünlerin vergilerini de sıfırlayarak vatandaşına ucuz yiyecek sağlar. Türkiye’de ise tersi yapılıyor. Hasat zamanı ithal ürünlerin gümrükleri sıfırlanıyor. Bu da çiftçileri ve hayvancıları mesleğine küstürüyor.”

“Market raflarında ve pazar tezgâhlarında ürünlerin çok yüksek olduğunu görüyoruz. Patlıcanın kilosu 20 lirayı, domatesin kilosu 15 lirayı aştı. Bu durumu nasıl açıklarsınız?”

“Bir kere tarımdaki girdilerimizin yüzde 80’i dışa bağımlı. Mazot, ilaç, yem gibi. Döviz kurunun yükselmesiyle girdi maliyetleri de fahiş şekilde arttı. Öte yandan, tüm dünyada olduğu gibi lojistik ve ulaşımda yaşanan zorluklar da fiyat artışlarına yol açıyor. Tarım üretim merkezlerinden tüketim merkezlerine akışta çok büyük harcamalar yapılmaya başlandı. Buna rağmen Türkiye’de tarım ve hayvansal ürünlerin fiyatları dünya ile kıyaslandığında hala çok düşüktür. Vatandaşın gelirleri de düşük olduğu için büyük bir çıkmaza sürükleniyoruz. Tek çare vatandaşın gelirini artırmak. Kısa ve orta vadede daha büyük sıkıntılar yaşanacaktır. Çünkü insanlar tarım ve hayvancılığı terk edip şehirlere akın ediyorlar. Bu insanları tekrar kırsala döndürmek çok zor olacaktır.”

“Gübrenin fiyatı 5 kat arttı”

“Maliyetinden dolayı bu yıl üreticinin gübre kullanmadığını duyuyoruz. Doğru mu?”

“Doğrudur ancak kaç üreticinin gübre kullanmadığını bilmiyoruz. Çünkü sağlıklı veri yok elimizde. Ancak tarım ambarı olarak bilinen buğdayın yetiştiği bölgelerde eksik gübre kullanıldığını biliyoruz. Bu da rekolte kaybına yol açacaktır. Girdi maliyetlerinin artışını artık yüzde ile ifade edemiyoruz. Çünkü her geçen gün zamlanıyor. Mesela kimyasal gübrenin fiyatı 5 kat arttı. 100 lira olan gübre 500 lira oldu.”

Karaca-2

“Çiftçi tefecinin elinde”

“Verimli tarım topraklarına sahip Karacabey ve Mustafakemalpaşa sadece Bursa’nın değil Türkiye’nin de tarım depolarından biri olarak gösterilir. Hâlâ böyle mi? Bu iki ilçede tarım faaliyetleri azaldı mı?

“Üretici, elindeki tüm imkanları kullanarak devam etmeye çalışıyor ama bu iki ilçemizdeki çiftçi tamamen tefecinin eline düşmüş durumda. Çiftçiler, kendi tarlasında tefeciler tarafından fasoncu olarak çalıştırılıyor. Sonunda çiftçi, tarlasının tapusunu tefeciye kaptırıyor. İhracatta çok önemli yeri olan salçalık domatesin yüzde 40’ını üreten iki ilçemizde, bugün fabrikalar hâlâ fiyat açıklamadılar. Fabrika sahipleri de haklı. Çünkü dövizin oynaklığından anlaşma yapamıyorlar. Bu da önümüzdeki yıl için çok büyük tehlike arz etmektedir. Kafası kesilmiş tavuk gibi çare arayan insanlarımızın psikolojileri çok bozuldu.”

“Bursa’nın tarım alanları ne durumda? Tarım alanlarımız küçülüyor mu?”

“Evet Bursa’nın tarım alanları küçülüyor. İnsanlarımızda bir bıkkınlık var. Onlar da tarlalarını satıp şehirde bir daire alarak ömürlerinin geriye kalanını geçiriyorlar. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri aile çiftçiliği ve küçük hayvan işletmeciliğini desteklerken bizde tamamen bitirildi. Sektör dışındaki insanlara çok uygun şartlarda verilen kredi ve teşviklerle işletmeler kuruldu. Ancak bu işletmelerin birçoğu ya battı ya da atıl durumda. Bizim işimiz kökten gelen sevgi bağlarıyla desteklenen bir iştir.  Bu olmayınca maalesef milyonlarca liralık yatırımlar heba oldu.”

“Tarım topraklarımızı yabancılar satın alıyor”

“Tarım sektörü için hiç de iyi şeyler söylemiyorsunuz ama tarım arazilerinin fiyatları gün geçtikçe artıyor. Bu çelişkiyi nasıl açıklarsınız?”

“Bu durumu biz de hayretle izliyoruz. 2 yıl önce 20 bin lira olan yerler şu an 60 bin, 70 bin lira oldu. Bu yerleri yabancı yatırımcıların satın aldığını tahmin ediyoruz. Bu da ileride Türkiye’ye çok zarar verecek. Topraklarımız değerlense de bunu kuşkuyla izliyoruz.”

“Afganlar giderse hayvancılık darbe alır”

“Tarım ve hayvancılıkta çalışan bazı Afganlar döviz kurunun yükselmesiyle Türkiye’den ayrıldı veya ayrılmayı planlıyor. Afganlar tarım ve hayvancılık için ne anlam ifade ediyor?”

“Afganların çoğu çobanlık yapıyorlar. O alanda çok faydalılar. Çünkü çoban bulunamıyor. Asgari ücretin de üzerinde maaş alıyorlar. Sorun sadece döviz kurunun yükselmesi değil. Hayvancılığın içinde bulunduğu durumdan ötürü tasfiye olan işletmeler söz konusu. Afganlar olmasa küçükbaş hayvancılık büyük darbe alır.”

Karaca-3

“Çiftçinin ürünü değersizleştiriliyor”

“Toprak Mahsulleri Ofisi, yurtdışından ithal ettiği buğdayı ekmek üreticisine uygun fiyata dağıtıyor. Bu uygulamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?”

“Türk çiftçisine çok büyük zarar veren bir uygulama bu. Ekmek fiyatlarının yükselmemesi için yapılıyor ama 4,5 liradan ithal edilen buğday 2,5 liraya iç piyasaya satılarak, Türk çiftçisinin ürünleri değersizleştiriliyor. Bizim fakir fukaranın temel besin kaynağı olan ekmeğin ucuzlamasına itirazımız olamaz. Ancak çare bu değil. TMO’nun, bu yöntemle 6,5 milyar lira görev zararı olacak. Bu 6,5 milyar fakir fukaraya bedava ekmek olarak dağıtılsa çiftçi zarar görmezdi. Bu yöntemin sürdürülmesi de olanaksızdır. Yıllık buğday ihtiyacımız 30 milyon tona çıktı. Türkiye’nin üreteceği buğdayın miktarı ise 15 milyon ton olacak. Gerisi ithal edilecek. Bu da Türkiye gibi tarım ülkesi için acı bir tablodur.”

“Kırmızı et zammı yolda”

“Tarımı konuştuk bu bölüme kadar. Kırmızı ette tablo nasıl?”

“Dünyanın en az kırmızı et tüketen ülkelerinden biriyiz. Kırmızı et fiyatlarında, yem maliyetlerinden dolayı Aralık ayında bir yükselme oldu. Besici zarar ediyor. Sütün de para yapmamasından dolayı dişi inek kesiminde aşırı bir yükseliş var. Bu da çok büyük bir açığa yol açacak. İthalat, döviz kurunun yüksekliğinden dolayı zaten yapılamıyor. Gelişmiş ülkelerde etin fiyatı değişmez. 4 euro ise 20 yıl aynı fiyattır. Bizde ise fiyat değişimlerinden dolayı sağlıklı bir ihracat ve ithalat yapmanın imkânı yok.”

“Önümüzdeki günlerde bir et zammı bekliyor musunuz?”

“Çok kısa zamanda bekliyorum.”

“Ne kadarlık bir zam?”

“Kasaplarla bizim fiyatlarımız çok farklı. Bizim dana eti karkas fiyatımız 60 lira. Bu öyle göreceli bir şey ki Nişantaşı’ndaki bir kasapla, Duaçınarı’ndaki kasabın et fiyatları çok farklı. 60 lira olan karkas et fiyatının önümüzdeki 3 veya 5 ay sonra 100 liraya çıkacağını tahmin ediyorum. Buna rağmen besici zarar edecek. Çünkü girdi fiyatlarına 3 günde bir zam geliyor.”

“Özellikle Avrupa Yeşil Mutabakatı’ndan dolayı yenilenebilir enerji daha fazla gündemimizde olacak. Kırsal kesimde arazilerin yenilebilir enerji tesislerine dönüşeceğini düşünüyor musunuz?”

“Dönüşmesi lazım. Hatta şart. Ama bizim için hayal bile değil bu. Çünkü biz yaşam savaşı veriyoruz. Günlük yaşıyoruz ve bunları düşünecek gücümüz de yok.”

“Son olarak neler söylemek istersiniz?”

“Osmangazi ve Çanakkale Köprüsü’ne harcanan para GAP’a aktarılsaydı Türkiye’de tarım sorunu kökünden çözülürdü. Bu köprüler olmasa da olur ama tarım olmazsa olmaz.”

KAYNAK: OLAY GAZETESİ

Continue Reading
Click to comment

Warning: Undefined variable $user_ID in /home/u2093656/public_html/wp-content/themes/zox-news/comments.php on line 49

You must be logged in to post a comment Login

Leave a Reply

Bursa Bölge

BÜYÜKŞEHİR’DEN ‘DEPREM PARKI’ ÇALIŞTAYI

Bursa Büyükşehir Belediyesi Afet İşleri Dairesi Başkanlığı, afetlere dayanıklı kentleşme politikalarının geliştirilmesi amacıyla ‘Hüdavendigar Kent Parkı’nı Deprem Parkı ve Geçici Barınma Alanı Olarak Yeniden Düşünmek’ temalı 2 gün süren bir çalıştay düzenledi.

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin geçtiğimiz aylarda hizmete açtığı Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM), Afet İşleri Dairesi Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen ‘Hüdavendigar Kent Parkı’nı Deprem Parkı ve Geçici Barınma Alanı Olarak Yeniden Düşünmek’ temalı çalıştaya ev sahipliği yaptı. İki gün süren programa, farklı disiplinlerden uzmanlar, sivil toplum ve yerel yönetim temsilcileri, afet risk azaltma ve yönetimi konusunda lisansüstü ve 4. sınıf lisans öğrencileri ile akademisyenler katıldı. Çalıştay kapsamında deprem parkı çalışmaları için pilot bölge olarak belirlenen Hüdavendigar Kent Parkı’nda saha gezisi düzenlendi.

Afet İşleri Dairesi Başkanı Fatih Işık, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin hayata geçirmeyi planladığı deprem parkı çalışmaları için meslek odalarının, muhtarların ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla çalıştay düzenlediklerini ifade etti. Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in vizyonu doğrultusunda çalışmaları ortak akılla yürüttüklerini anlatan Işık, Hüdavendigar Kent Parkı’nı aynı zamanda acil durum sonrası değerlendirilebilecek geçici bir barınma alanı olarak planlamak istediklerini dile getirdi.

Çalıştaya katılan Bursa Muhtarlar Derneği Başkanı Erol Yılmazer, mahallelerde fonksiyonel parkların oluşturulması için harekete geçilmesini memnuniyetle karşıladıklarını söyleyerek emeği geçenlere teşekkür etti.

Continue Reading

Bursa Bölge

“ATATÜRK BURSA’SINDA MODERNLEŞME” KİTABI KENT BELLEĞİNE KAZANDIRILDI

Bursa’nın kültürel zenginliğine önemli eserler sunan Büyükşehir Belediyesi, Doç. Dr. Hacer Karabağ’ın “Atatürk Bursa’sında Modernleşme” adını verdiği ve Cumhuriyet döneminde kentin geçirdiği dönüşümü ele alan kitabı kent belleğine kazandırdı.

Bursa’nın somut olmayan kültürel mirasına katkılarını yeni yayınlarla sürdüren Büyükşehir Belediyesi, kenti değerleriyle geleceğe taşımaya devam ediyor. Kent Tarihi ve Tanıtımı Dairesi Başkanlığına bağlı Kent Tarihi Araştırmaları ve Arşiv Şube Müdürlüğü tarafından kent hafızasına kazandırılan ve Kültür AŞ yayınlarından çıkan “Atatürk Bursa’sında Modernleşme” adlı kitabın tanıtımı, Bursa 22. Kitap Fuarı’nda yapıldı. Bursa Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hacer Karabağ’ın hazırladığı kitabın tanıtım etkinliğine, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yanı sıra Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Yıldız, Kent Tarihi ve Tanıtımı Dairesi Başkanı Güney Özkılınç, Kültür AŞ Genel Müdürü Yankı İçöz ve kitapseverler katıldı.

“Bursa, Atatürk’ün modern Türkiye idealini somutlaştırdığı kentlerden biri”

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu topraklarda modernleşmenin, sanayinin, ekonomik kalkınmanın meşalesini yakan eşsiz bir lider olduğunu söyleyen Başkan Mustafa Bozbey, bu kapsamda Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan çağdaşlaşma sürecinin, Bursa’daki yansımalarının ele alındığı “Atatürk Bursa’sında Modernleşme” kitabını paylaşmaktan mutluluk duyduğunu belirtti. “Bursa, Atatürk’ün modern Türkiye idealini somutlaştırdığı kentlerden birisi olmuştur” diyen Başkan Bozbey, Atatürk’ün Bursa’ya her gelişinde halkla iç içe olduğunu hatırlattı. Merinos da dahil açılan tüm tesislerin birer dönüşümü simgelediğini dile getiren Başkan Bozbey, “Cumhuriyet’in ilk yıllarında, sanayileşme politikalarıyla birlikte Bursa’da önemli adımlar atıldı. 1938 yılında Ulu Önderimiz, önce Gemlik’e giderek Suni İpek Fabrikası’nın açılışını yaptı. Ardından Bursa’ya gelerek Merinos Fabrikası’nın açılışını gerçekleştirdi. Bu ziyaret, Atamızın Bursa’ya 17. ve son gelişi oldu. Son ziyaretinde Atamızın hasta olmasına rağmen Tarihi Belediye Binası’nda zeybek oynadığını biliyoruz. Ancak o anların gerçek fotoğraflarına henüz ulaşamadık. Hocamızın bu konuda bir araştırma yapmasını istiyorum” dedi.

“Bu kitap, Atatürk’e, Cumhuriyet’e ve Bursa’ya bir saygı duruşudur”

Bugün ayakta olan ve kültürel mirasa dönüşen bu yapıların, bir ülkenin yeniden doğuşunun izlerini taşıdığını anlatan Başkan Bozbey, o izin peşinden gitmeye, üzerlerine yenilerini ekleyerek ilerlemeye kararlı olduklarını söyledi. Geçmişine sahip çıkmayan bir kentin, geleceğini inşa edemeyeceğini belirten Başkan Bozbey, Atatürk’ün bıraktığı en büyük emanetin ise düşünen, üreten, eşit ve çağdaş bir toplum ideali olduğunu ifade etti. Yazar Doç. Dr. Hacer Karabağ’ın Bursa’nın Cumhuriyet dönemindeki dönüşümünü belgelerle, anlatılarla ve fotoğraflarla görünür kıldığını dile getiren Başkan Bozbey, “Bu kitap, gençlerimiz, öğrencilerimiz, hepimiz için bir arşiv, bir kaynak, bir hafıza olacaktır. Araştırmacılar, tarihçiler, akademisyenler için ise çok değerli bir başvuru kaynağı niteliğindedir. Atamızın ‘Tarihini bilmeyen bir millet, yok olmaya mahkûmdur’ sözünü rehber alıyor, geçmişimizi unutmadan geleceğe doğru sağlam adımlarla yürüyoruz. Bugün elimizde tuttuğumuz bu kitap, Atatürk’e, Cumhuriyet’e ve Bursa’ya da bir saygı duruşudur. Atatürk’ün izinde yürüyen bir Bursa, her zaman gelişmeye, üretmeye ve aydınlanmaya devam edecektir. Değerli hocamıza ve emeği geçen tüm arkadaşlarıma gönülden tebriklerimi sunuyorum” diye konuştu.

Doç. Dr. Hacer Karabağ, “Atatürk Bursa’sında Modernleşme” kitabının bir kent tarihi çalışmasının çok ötesinde, Atatürk’ün liderliğini ve Cumhuriyet devrimlerini Bursa üzerinden okuma ve analiz etme çalışması olduğunu belirtti. Arşiv belgelerine, dönemin gazetelerine, İsviçre ve Yunan kaynaklarına dayanarak çalışmayı ortaya koyduğunu söyleyen Karabağ, Bursa’nın sokaklarını Atatürk’ün devrimlerini hissederek kaleme aldığını anlattı. Sunulan destekten ötürü Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’e ve Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür eden Karabağ, okuyucunun bol olmasını diledi.

Continue Reading

Bursa Bölge

BURSA KİTAP FUARI KAPILARINI AÇTI

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla bu yıl 22’ncisi düzenlenen Bursa Kitap Fuarı, yeni yerinde Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi Fuar Alanı’nda kapılarını açtı.

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla Tüyap Fuarcılık Grubu ve Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğiyle düzenlenen 22. Bursa Kitap Fuarı, Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi Fuar Alanı’nda binlerce kitapseveri ağırlıyor. 12-20 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan fuar, bu yıl yeni yerinde daha geniş ve modern bir mekânda kitap tutkunlarına kültür şöleni yaşatacak. Fuarda, yüzlerce yayınevi, binlerce kitap ve birbirinden değerli yazarlar kitapseverlerle buluşacak.

22. Bursa Kitap Fuarı’nın açılış törenine, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yanı sıra CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, TÜYAP Fuarcılık Genel Müdürü İlhan Ersözlü, Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Yıldız, İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Ahmet Alireisoğlu ve Büyükşehir Belediyesi yöneticileri katıldı.

“Kültürle yoğrulmuş bir kalkınma anlayışını benimsiyoruz”

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, yazının bilgiyi, düşünceyi ve duyguyu nesiller boyunca taşıyan bir köprü olduğunu söyledi. O köprünün en güçlü taşlarının birinin de kitaplar olduğunu belirten Başkan Mustafa Bozbey, kitapların Bursa’nın bereketli topraklarında, bir kez daha insanları bir araya getirdiğini ifade etti.

Bursa’nın düşünce hayatına ve sanata sunduğu katkılarla her zaman ilmin ve edebiyatın merkezlerinden biri olduğunu anlatan Başkan Mustafa Bozbey, “Her kitap, yazarının dünyasından süzülen bir düşünce; okuyucusuna açılan yeni bir kapı, yeni bir bakış açısıdır. Bu fuar da işte tam olarak böyle bir işlev görüyor. Farklı sesleri, farklı yaşamları, farklı dünyaları bir araya getiriyor. Biz Bursa’mızda kültürle yoğrulmuş bir kalkınma anlayışını benimsiyoruz. Bursa’da kültürel zenginliği daha da görünür kılmak ve kalıcı eserlerle geleceğe iz bırakmak için tüm gücümüzle çalışıyoruz” dedi.

“Bursalıları kitapların dünyasında buluşmaya davet ediyorum”

Kitap fuarlarının da önemli misyonun bir parçası olduğunu anlatan Başkan Bozbey, açılışı yapılan bu fuarın Bursa’nın kültürel geleceğine atılmış güçlü bir adım olduğunu söyledi. Bu yıl Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla, ilk kez Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi Fuar Alanı’nda gerçekleştirilen Kitap Fuarı’nın yepyeni bir soluk kazandığını belirten Başkan Bozbey, “Çeyrek asra yaklaşan geçmişiyle artık bir marka haline gelen Bursa Kitap Fuarı, bu yıl da oldukça güçlü bir içerikle karşımızda. 250 yayınevi, 75’ten fazla etkinlik, 350’yi aşkın yazar ve imza günü. Geçmiş yıllarda 5 milyondan fazla ziyaretçiyi ağırlayan bu fuarın, bu yıl da yeni yazarlarla tanışmak, yeni kitaplar keşfetmek isteyen herkes için eşsiz fırsatlar sunacağına inanıyorum. Tüm Bursalıları kitapların dünyasında buluşmaya davet ediyorum” diye konuştu.

Continue Reading

Trending