Şükriye Aydın
Yaz geldi… Güya… Bir bacağını içeri attı diğer bacağını atmasını beklerken tam da Haziran ayına girdiğimiz için sevinç duyduğumuz şu günlerde gökyüzü gözyaşlarıyla karşılık verdi hissettiğimiz sevince. Gelemiyor. Çünkü mevsimlerin değişmesinin de, denizlerin, doğanın kirlenmesinin de nedeni biziz insanoğlu…!
Ben ‘Biz’li cümleler kurmayı pek sevmem. Her insanın yaptıkları kişiseldir derim hep. Ben elimden geleni yapıyorum derim. Evet doğayı kirletmiyorum hatta doğal bir yere gidip etrafta kendini bilmezler tarafından atılmış şeyleri topladığımız çok olmuştur. Ama geçen gün musluk açıkken diş fırçalarken buldum kendimi, elimi sabunlarken de; musluğu olması gerekenden çok akıtırken de. Sonra tüm bunları fark edip utandım.
Doğa hızla kirleniyor. Denizlerimizin ve denizlerde yaşayan canlıların ölü bedenlerinin karaya vurup durduğu haberleri okuyamıyorum artık. Ve diş fırçalarken, elimi sabunlarken mutlaka musluğu kapatıyorum, musluk suyunu akması gerekenden daha yoğun akıtmıyorum tüm bunları kimse görmüyor ama ben görüyorum.
Bu yazıyı yazarken aklıma Karacabey parkında çocuklarıyla bir bankta çitleyip çitleyip attığı kocaman bir çekirdek kabuğu dağı önünde oturduğunu gördüğüm bir hanım geldi.
“Afedersiniz hanımefendi. Çekirdeğinizin çöplerini bir torbaya koysanız da yerleri kirletmeseydiniz keşke” dediğimde bunun üzerime vazife olmadığını, belediye temizlik görevlilerinin işinin zaten bu olduğunu söyleyip epey saydırmıştı bana!
1- Elbette üzerime vazife. Çünkü o bulunduğu park her yurttaş gibi benim de gezinti alanım yani onun kişisel mülkü değil.
2- Belediyenin temizlik personelinin görev tanımını çok yanlış anlamış kadıncağız. Kimse kimsenin kişisel temizlikçisi değildir! O hanım umarım bu huyundan vazgeçmiştir. Karacabey’e ziyaretlerimde çekirdek çitleyenleri uyarmaya devam edeceğimden hiç kuşkunuz olmasın.
“Hep tekrar edelim kendimize; Doğayı koruyalım sokakları temiz tutalım su tüketimimizde bilinçli olalım.”