Mustafa Arı
Allah, Kur’an-ı Kerim’de: “Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık bir düşmanıdır.” (İsra süresi:53)
Olgun Müslüman, konuştuğu zaman güzel konuşmalı, doğru konuşmalıdır. Faydalı söz söylemelidir. Yersiz konuşan, her zaman başını derde sokar. Aynı zamanda fitneye sebep olur. Bilgi, eğitim ve terbiye noksanlığından dolayı bazı yanlış sözler söyleniyor. Bir kaç örnek verelim;
“Fala inanma, falsız kalma. Benim kalbim temiz. Yalansız iş mi var? Üzümü ye, bağını sorma. Haram helal ver Allah’ım, aciz kulun durmaz yer Allah’ım. Ele geleni ye, dile geleni söyle. Bedava sirke, baldan tatlıdır. Yağmur yağarken testini doldur. Akara kokara bakma, cebine girene bak. Zaman bunu gerektiriyor, şartlar zorluyor. Dünyaya bir kere gelinir, hızlı yaşa genç öl cesedin yakışıklı olsun. Acıma, acınacak hale gelirsin. Bal tutan parmağını yalar. Gelene ağam, gidene paşam de. Onunla cehenneme bile giderim. Bana ne, neme lazım. El öpmekle dudak aşınmaz. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.”
Dil, rezil de eder vezir de eder. Dilin şerrinden sakınmak, dile sahip olmak gerekir. Atalarımız: “Eline, beline, diline sahip ol!’’ demişlerdir. Zaten ne gelirse insana bunlardan gelir.
İnsan söylediğinden sorumludur. Kur’anı’mızda: “İyice bilmediğin şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz, kalp, yaptıklarından sorumludur.” buyrulur. (İsra Suresi: 36)
Dünyada huzurlu yaşamak, ahirette kolay hesap vermek isteyen, dilini boş manasız sözlerden, yalandan, gıybetten, iftiradan, münakaşadan, küfürden muhafaza etmelidir. Dil bize Allah’ın bir nimetidir. İyi ve faydalı yerde kullanılmalıdır.
İki şey insanın basitliğini gösterir; söylenecek yerde susmak, susulacak yerde konuşmak.
Şair demiş ki: “Biliyorsan konuş ibret alsınlar, bilmiyorsan sus insan sansınlar.”
İnsan önce düşünmeli, sonra konuşmalıdır. Sonra pişman olacağı sözü söylememelidir.
KISKANÇLIK
İnsanlarda güzellikte, bilgide, düşüncede, malda, makamda, şöhrette kendisinden daha üstün olan kişileri gördüklerinde kıskançlık duyguları oluşabilir.
Kıskançlık, başkasının sahip olduğu imkanları çekememektir. Herkesin bir kıskananı vardır. Kıskançlık, nefsin kötü hallerinden ve insanın olumsuz davranışlarından sayılmıştır. Doktorların dahi çare bulamayacağı ruhsal bir sorundur.
Kıskançlık; haset etmenin diğer adıdır. Fesatlık edip, kıskançlık yapmak kişinin dünya ve ahiretini harap eder.
Hz. Adem’in çocukları birbirlerine kıskançlık yüzünden düşmanlık beslemişler, Kabil kardeşi Habil’i kıskançlık yüzünden öldürmüştür.
Hz. Yusuf’u kardeşleri kıskançlıkları yüzünden mazlum etmişler ama sonra Hz. Yusuf Mısır’a sultan olarak kendisine kıskançlık duyan kardeşlerine ders verir konuma gelmiştir.
Peygamberimizin Veda Hutbesi’nde: “Birbirinize haset etmeyiniz, Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz” beyanı vardır. Kardeşlik fesatlığı değil, gıptayı tavsiye eder.
“Seven insan kıskanır” derler. İnsan eşini başkasından kıskanır. Lakin aşırı olmayan kıskançlıklar gayet doğaldır. Eşimizi, kızımızı, mahremlerimizi namahremlere karşı korumayı ifade eden kıskançlık sünnettir. Efendimiz: “Allah, mahremlerini namahremlerden kıskanan kullarını sever.” demiştir.
Yine Peygamberimiz: “Ateş odunu nasıl yerse, kıskançlık da iyilikleri öyle yer.” buyurmuştur. Kıskanmak yerine örnek almayı denesek kıskançlığımız sona erer.
Kıskançlık, haset ve çekememezlik insanı alçaltan ve küçülten duygulardır. Rabbim, bu duyguları ve bu tür duygulara sahip olan insanları gönlümüzden uzak etsin.