Vatan Partisi Osmangazi İlçe Örgütü’nün düzenlediği Üretim Devrimi Kurultayı, hafta sonu Merinos Kültür Merkezi Salonu’nda gerçekleştirildi. Başta tarım ve hayvancılık olmak üzere, üretimin detaylı bir şekilde ele alındığı programda Karacabey’in tarımda duayen isimlerinden, Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı ve Karacabey Ziraat Odası eski Başkanlarından Nuri Karaca ile YÖREM Gazetesi Köşe Yazarlarından ve Yenisarıbey Mahalle Muhtarı Engin Çiftçi’nin konuşmaları büyük ilgi gördü.
Kurultaya Vatan Partisi Ekonomi Büro Başkanı Hakan Topkurulu, Bursa Damızlık Koyun Keçi Üreticileri Birliği Başkanı Yıldırım Oran, Sanayici Mustafa Bayındır, Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Arif Tak, Tek-Gıda İş Uzmanı Suat Karlıkaya, Önceki Dönem Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Dr. Erkan Yaslıoğlu, İznik Vatan Partisi İlçe Başkanı ve Üretici Hamdi Tekdemir, Orhangazi Vatan Partisi önceki dönem İlçe Başkanı ve Üretici Feyzullah Türe, Karacabey Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı ve Karacabey Ziraat Odası eski Başkanlarından Nuri Karaca ile Gazetemiz Köşe Yazarlarından ve Yenisarıbey Mahalle Muhtarı Engin Çiftçi konuşmacı olarak katıldı. Kurultayda ayrıca, Karacabey Belediye eski Başkanı Ergün Koç, YÖREM Gazetesi Köşe Yazarları Dündar Özseçen ve Ahmet Aygün Ata ile Ortasarıbeyli Üretici Ali İhsan Vural da hazır bulundu.
Programda dikkat çeken bir konuşma gerçekleştiren Nuri Karaca ile Engin Çiftçi’nin tarım ve hayvancılık ile ilgili bilgi ve önerileri ilgiyle dinlendi. Söylenemeyenleri, birçok yeni bilgiyi içeren sunumları ile Karaca ve Çiftçi, kurultayda büyük etki bıraktı.
“Ülkemizin bir tarım politikası yok”
Nuri Karaca, sunumunda şunları söyledi: “Maalesef bir tarım politikamız bulunmamaktadır. Çiftçi ve hayvancılık ile uğraşanlar kendince bu işi götürmeye çalışıyor. Nereye kadar gidecek Allah bilir. Sürdürülebilir olması gereken tek sektör tarımdır. Hayvancılık ise bitir-başla, durdur-başla olarak yapılacak bir iş değildir. Dam kapatıldı mı, kapatılmıştır. Geri dönüşü olmaz. Büyükşehir Yasası baştan aşağı yanlıştı. En büyük darbeyi de köylere vurdu. Köyler imara açıldı. Üreten insanı üretimden kaçırdılar. Bu insanlar artık geri gelmez, geri dönmez. Tarım İl ve İlçe Müdürlükleri’nde çalışanlar sekreter durumuna düşürüldü. Tarım politikası olmayınca çalışanların sahaya katkısı da yok edildi. Binlerce tarım uzmanı binalara hapsedildi. Üretimin içinde olması gereken uzmanlarımızı bertaraf ettiler. Tarım Bakanları’nın tarımla hiç ilgisi yok. Biri cerrahtı, biri İlahiyat mezunu. Şimdiki Tarım Bakanımız hiç bir iş yapmamış. Bürokratlar bu durumda ne yapabilir! Müsteşar diye Çalışma Bakanlığı’ndan arkadaşını getirmiş. Bizlere kepek ekin diyor, zarar eden bir çiftçi gösterin diyor. Bilmiyorsan bari konuşma, üreticinin moralini bozma. TMO çiftçiden mısır almadı. Fiyat açıklıyor. Ardından tüm manipülasyonlara kulak tıkıyor. Sivil Toplum Örgütleri’nin etkisi şu anda sıfır. Ziraat Odaları ve başkanı olduğum Et Üreticileri Birliği’nin bile hiç etkisi kalmadı. Fabrikalar satıldı. İlgisiz, bilgisiz sanayicilere teslim edildi. Üçkağıtçı işadamları aldı. Olgun Şeker Fabrikası satıldı. Şimdi Konya’dan Susurluk’a şeker pancarı getiriliyor. Korkunç bir lojistik maliyet. Tarım dev sanattı, şimdi ise cüce oldu.”
Karaca, konuşmasının sonunda; “Şubat ayında un fabrikalarına verecek buğdayımız olmayacak. 6 ay sonra Türkiye’de şeker kalmayabilir.” şeklindeki uyarıları geniş etki bıraktı.
“Köyler ve çiftçiler tecrit altındadır”
Engin Çiftçi ise, şeker pancarı ağırlıklı sunumu sırasında genel bakış açısıyla dikkat çekti. Çiftçi, “Karacabey’de kahvehaneler çoktur. Artık değil, çünkü emlak satıcıları çoğunlukta. Köylerde bile var. Köylerimiz şu anda tecrit altındadır. Büyükşehir Yasası, üretimden kopartılan köylü ve çiftçi, imara açılan arazileri ile tecrit altındadır. Tarım arazileri sanayiye, yerleşime açıldı. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Muhtarlardan köylerin 300 metresine dek yapılaşma izni veren imza aldılar. İmza vermeyen tek muhtar benim. Üretim alanları yerleşime hangi akılla açılır. Basında sürekli teşvik adı altında şu kadar trilyon verilecek deniyor. İnsanımız trilyonu duyunca çiftçinin bir eli yağda bir eli balda sanıyor. Dönüm başına 30-40 liradır, topu temeli. 50 dönümünüz varsa 1,500 lira. Bir torba gübre 1,400 lira. Bu nasıl teşvik? Destek vermeyin kardeşim, yeter ki köstek olmayın. Bence sorun bu! Karacabey’de en az 50 bin dönüm tarla büyük sermayenin elindedir. Üretime ise katkısı yoktur. Bir bölümü kiraya verilmektedir, o kadar. Zarar edeceksem niye ekeyim diyor. ÇKS adı altında ekmeyenlerin tarlalarına binlerce lira veriliyor. Vermeyin kardeşim, teşviği getirdiği faturaya verin. Üretileni ödüllendirin.
“Kıtlık yaşayabiliriz”
Getirilen uygulamalar var. Şeker pancarı için polar, domates için briks, mısır için yaşlık-kuruluk. Bu uygulamalar çiftçinin sırtında sopadır. Bir ton şeker pancarı 420 lira, bir şeker pancarı küspesi 360 lira. Bir de bu küspeyi özelleştirmişler. Fabrika kendisi satacak kadar beceriksiz mi? Niye rant sağlıyorsunuz? Aradaki rant fabrikanın kasasına girse daha doğru olmaz mı? Köyünden köylüyü kovacaksın, öğretmeni kovacaksın, toplumsal gereksinim alanlarını yok edeceksin. Sonra vereyim 30 bin lira dön geri diyeceksiniz. Üretimden kopanı yeniden üretime döndüremezsiniz. Çünkü, güven duygusunu yerle bir ettiniz. Büyük sermaye on binlerce ton gübre stokladı. Diyeceksiniz ki, yasak. Evet kağıt üzerinde yasak. Diyeceksiniz ki, dijital ortamda izleniyor. Dijital ortamı kuran kim? Yukarıdan vahiyle mi geldi? İnsanlar kuruyor. Korumacılığı tarıma yapın, yandaşa-stokçuya değil. Önümüzdeki bir iki yıl içinde yanlış politikalar yüzünden, daha doğrusu olmayan politika yönünden kıtlık yaşayabilirsiniz. Bu hiç şaşırtıcı olmayacaktır. Söylemek acı ama istenilen durum bu sanki.”