AÇELYA TOPALOĞLU – Karacabey Meslek Yüksek Okulu Öğrencisi – KMYO Öğrenci Topluluğu Üyesi
Buluşma noktalarının gözdesi Heykel’i, sadece adıyla yüzleri gülümseten Sevgi Yolu, salı günlerinin favorisi pazarı ve nefes aldıran yeşilliklerle dolu Kültür Parkı ile Karacabey bir üniversite öğrencisinin gözünden nasıldır bilmek ister misiniz?
Karacabey Meslek Yüksek Okulu’nu içinde barındıran bu güzel ilçe, bir üniversiteye ev sahipliği yapmasına rağmen öğrencilerden oldukça kopuk durumda. Nedir bunun sebebi? Bir öğrenci olarak açıklamaya çalışacağım şimdi.
Henüz Karacabey’e geldiğim ilk gündü, ne okulumun yerini biliyordum, ne heykeli ne çarşıyı. Bir sene uzaktan eğitim görmüş olmanın acemiliği vardı üzerimde, Karacabey karmakarışık, devasa gelmişti gözüme… Oysa şimdi, bir taze soğan uğruna manav manav dolaşmış olan ben, hiçte karmaşık bulmuyorum Karacabey’i.
Herkesten önce taksicileriyle tanıştık, o zamanlar tarife yirmi liraydı her yere, iki arkadaş biner giderdik nereye istersek. Şimdi unutmuştur bizi taksici abiler, zamlardan sonra taksi demeye korkar olduk. Ayaklarımız niye var canım?
E taksiler pahalı da yok mu bu kentin minibüsleri, var tabii olmaz mı? Ama yalnızca akşam yediye kadar! Oldu da gece hastalandın, hastaneye gitmek için ilaç parasının iki katını gözden çıkaracaksın!.
Güzel havalarda yürüyüş yapalım, bir parka gidelim diyoruz örneğin. Peki ya dönüş? Saat yediden önce kalktın kalktın, kalkmadın yürüyeceksin. Okulumuzun saat beşte bittiğini göz önüne alırsak, parklarda öğrenci görmemeniz işte bu yüzden çok olası. Çimlerde uzanan üniversitelilerden olamadık ne yazık. Neyse ki bir iki kafe can kurtarıcı oldu bu konuda, onlar da olmasa yurttan kafasını çıkarana gezgin gözüyle bakabilirdik açıkçası.
Konusu açılmışken konaklamadan da bahsetmek isterim, her yerde olduğu gibi Karacabey’de de ‘öğrenciye ev vermeme’ huyu mevcut. Taşındıktan sonra “Sizin gibi öğrenciye can kurban!” edalarını duysak da taşınma süreci oldukça sıkıntılı. Öğrenciye duyulan bu önyargı ne yazık ki yakın zamanda aşılabilecek gibi değil.
Ekonomik açıdan bakmamız gerekirse her şey gibi ev kiraları da pahalı. Üzerine eklenen mutfak alışverişi, faturalar ise adeta pastanın eksik süsleri. Bu konuda yüzümüzü güldüren bir etken var ki o da Salı günleri kapalı pazaryerine kurulan pazar; halka iletişime geçebildiğimiz, öğrenci olduğumuzu hissedebildiğimiz yerlerden biri burası.
Uzun lafın kısası Karacabey’de öğrenci olmak zor, kimine göre iletişimsizliktir bunun sebebi kimine göre yetersiz alan… Sebep bulunur bulunmasına ama çözüm bulunamaz mı?
Türkiye’nin dört bir köşesinden gelen biz öğrenciler Karacabey’de bir izimiz olsun isteriz. Okulumuzu bitirip birer iş insanı olduğumuzda gururla bahsedeceğimiz anılarımız, özlemle anacağımız Karacabey’imiz olsun isteriz. Bunun için topluluk kuruyor, etkinlikler planlıyor, etkin bir şekilde varlığımızı göstermeye çalışıyoruz. İşte bu noktada bizi görmeniz ve sesimizi duymanız gerekiyor.
Dileriz öğrenciyle halk, ilçeyle üniversite arasında kalan zayıflamış bu bağ ilerleyen yıllarda güçlenir ve Karacabey öğrencileriyle etkin bir kent olarak anılmaya başlanır. Unutulmamalıdır ki; Özgür fikirler uygulamaya geçtiği zaman Türk milleti yükselecektir.