Connect with us

Ekonomi

“TÜRKİYE’DE ÇİFTÇİLERİN SORUNLARI ÇIĞ GİBİ BÜYÜMEKTE!”

Published

on

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla çiftçilerin sorunlarını değerlendirdi. Çiftçilerin hak ettiği değeri görmediğini belirten Sarıbal, “Gerek ürettiği üründen emeğinin karşılığını alamayan, gerekse kamudan yeterli ölçüde destek görmeyen çiftçilerimiz hızla topraktan, üretimden uzaklaşmaktadır. Ekili ve dikili arazi miktarı 2002 yılında yaklaşık 26,6 milyon hektarken, 2023 yılında 23,9 milyon hektara gerilemiş, tarım alanları yaklaşık 2,6 milyon hektar yok olmuştur. Stratejik ürünler olan hububat, bakliyat ve yağ bitkilerinde üretim nüfus artış hızına yetmemektedir. Ayrıca, son iki yılda hayvan varlığımız 6,6 milyon baş azalmıştır.” dedi.

Konuyla ilgili dikkat çeken bir açıklama yapan CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, şu ifadelere yer verdi: “Cumhuriyetimizin 101. yılında emeklerinin karşılığını alamayan ve insan onuruna yakışan bir hayat sürdüremeyen kırsal kesim emekçilerini, çiftçilerimizi Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle selamlıyor ve şükranlarımı sunuyorum: Türkiye’nin hakiki sahibi ve efendisi, hakiki üretici olan köylüdür.

Tarımın günümüzde de insanların, toplumun ve doğanın sürdürülebilirliği için en hayati ve en değerli ekonomik faaliyet olma özelliği değişmemiştir. Dünyada nüfus artmakta, buna karşılık tarım alanları daralmaktadır. Ekonomik krizler, sürmekte olan savaşlar ve giderek şiddetlenen iklim krizi tarımı daha da önemli hale getirmiştir. Günümüzde gıda herkesin evrensel bir hakkı olmaktan ziyade herhangi bir meta ve önemli bir sermaye birikim yolu haline getirilmiştir. Günümüzde çok uluslu şirketler gıdayı büyük ölçüde kontrol etmektedir. Dünyada tarım ve gıda sisteminde eşitsizlikler derinleşmekte, emek sömürüsü ve doğa tahribatı artmakta ve küçük ölçekli aile işletmeleri tasfiye edilmektedir.

Ülkemizde de çiftçilerin sorunları çığ gibi büyümektedir. AKP’nin kırsal kesimi ihmal eden emek ve üretici karşıtı tarım politikaları nedeniyle özellikle küçük aile işletmeleri hızla üretimden kopmaktadır. 2000’li yılların başında 3 milyon dolayında olan kayıtlı çiftçi sayısı günümüzde neredeyse 2 milyona düşmüştür. Kırsalda yaş ortalaması giderek yükselmekte olup, günümüzde 55-60 yaşa dayanmış durumdadır. 2005 yılında tarımsal istihdamın toplam istihdamdaki payı yüzde 25 dolayında iken günümüzde yüzde 15’e düşmüştür. Bundan 20 yıl önce tarım sektörünün Gayrisafi yurt içi hasıladaki payı yüzde 10 dolayında iken günümüzde bu pay yüzde 6’lara gerilemiştir. Çiftçilerimiz başta olmak üzere kırsal kesimde yaşayanlar, ülkemizde kişi başına düşen milli gelirin ancak üçte birini alabilmektedir. Çiftçi başına gelir Avrupa ülkelerinden Almanya’da 45 bin dolar, Fransa’da 26 bin dolar, İtalya’da 16 bin dolar iken Türkiye’de ise 4 bin dolar civarındadır.

2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu ile tarıma verilecek desteklerin milli gelirin yüzde 1’inden az olamayacağı hükmü getirilmesine karşın verilen destek miktarı binde 5 ve daha altında kalmaya devam etmiştir. Son yıllarda ise önce binde 4’ün altına, 2023 yılında ise yüzde 0,24’e kadar gerilemiştir. Son 20 yılda çiftçiye verilen destekler 21 kat artarken, çiftçilerin bankalara olan borçları 112 kat artmıştır.

Gerek ürettiği üründen emeğinin karşılığını alamayan gerekse kamudan yeterli ölçüde destek görmeyen çiftçilerimiz hızla topraktan, üretimden kopmaktadır. Ekili ve dikili arazi miktarı 2002 yılında yaklaşık 26,6 milyon hektarken, 2023 yılında 23,9 hektara gerilemiş, tarım alanları yaklaşık 2,6 milyon hektar gerilemiştir. Stratejik ürünler olan hububat, bakliyat ve yağ bitkilerinde üretim nüfus artış hızına yetmemektedir.

Son iki yılda hayvan varlığımız 6,6 milyon baş azalmıştır. Sadece 2023 yılında canlı hayvan ve kırmızı et ithalatına 1 milyar 383 milyar dolar (32,7 milyar TL) ödenmiştir. Hayvancılık destekleme ödemeleri ise bunun yarısı kadar 15,3 milyar liradır. Türkiye kendi çiftçisi yerine ithalat lobilerini ve çok uluslu tarım-gıda şirketlerini desteklemektedir.

Dünya Çiftçiler Gününde çiftçilerimizin taleplerini şöyle sıralayabiliriz:

Üretimin ve çiftçilerin milli gelirden aldığı payın artırılması için tarımsal desteklerin Kanunda belirtildiği gibi gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 1’i seviyesine çıkarılmalıdır.

Girdi desteklerindeki artışlar çiftçilerin alım gücü dikkate alınarak yapılmalıdır.

2024 yılı için açıklanan brüt asgari ücrete göre çiftçilerin BAĞ-KUR primleri 6.901 liraya yükseltilmiştir. Bu miktar daha makul bir seviyeye çekilmelidir.

Tarım ve çiftçi BAĞ-KUR’unda emeklilik prim gün sayısı sigortalı işçilerde olduğu gibi 7 bin 200 güne düşürülmelidir.

SGK primlerinde prim ödeme gün sayısı 15 güne düşürülmeli, 30 gün ödenmiş olarak kabul edilmelidir.

Çiftçilerimizin başta kuraklık olmak üzere, her türlü afet için ödenen tazminat zararını karşılamalıdır.”

Continue Reading
Click to comment

Warning: Undefined variable $user_ID in /home/u2093656/public_html/wp-content/themes/zox-news/comments.php on line 49

You must be logged in to post a comment Login

Leave a Reply

Bursa Bölge

“AKP VE SARAY TÜRKİYE’NİN SOSYAL KISIRLIK SEBEBİDİR”

Published

on

By

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, iktidarın 2024 yılında üretimdeki açıkları ithalatla kapatmaya çalıştığını belirterek, tarım alalarının talana açıldığı, çiftçinin maliyetler altında ezildiği, küçük esnafın kepenk kapattığı bir ülkede refah içinde yaşayan bir halktan söz edilemeyeceğini söyledi. Sarıbal; “Bir ülkede faşizm varsa orada ekmek kavgası vardır. Çünkü faşizm, üretimin köklerini kurutur, sosyal adaleti yok eder. AKP ve Saray, bir halk sağlığı sorunudur diyorduk, AKP ve Saray bu ülkenin sosyal kısırlık sebebidir.” dedi.

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, 2024 yılı tarımsal üretim ve ithalat verilerini değerlendirdi. AKP İktidarının tarımda uyguladığı politikalarla, üretmeyi ithal etmekten daha pahalı hale getirdiğini vurgulayan Milletvekili Sarıbal, ithalata bağımlılığın yalnızca gıda maddeleriyle sınırlı olmadığını; tohum, gübre, tarım ilaçları ve mazot gibi girdilerde de büyük ölçüde dışa bağımlılığın söz konusu olduğunu söyledi. Tarım alalarının talana açıldığı, çiftçinin maliyetler altında ezildiği, küçük esnafın kepenk kapattığı bir ülkede ne adil bir gelecekten ne de refah içinde yaşayan bir halktan söz edilebileceğini kaydeden Sarıbal, “Bir ülkede faşizm varsa orada hürriyet kavgası vardır, adalet kavgası vardır. Faşizm varsa orada ekmek kavgası vardır. Çünkü faşizm, üretimin köklerini kurutur, sosyal adaleti yok eder. Bir ülkenin toprağı, işçisi, üretimi özgür olmazsa ne emeğin bereketi kalır ne de ekmeğin tadı. Faşizm, yalnızca insanlar üzerinde baskı kurmaz; aynı zamanda tarladan sofraya uzanan üretim zincirini kırar, bereketi yok eder. 2025’i aile yılı ilan eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müjdesi 3 çocuk çıktı! Bugün Türkiye’de milyonlarca genç, bırakın çocuk sahibi olmayı, maddi yetersizlikler yüzünden evlenemiyor. Ülkemizin doğurganlık oranı neden 1,5’e düştü sanıyorsunuz? Sağlık sisteminde yaşanan aksaklıklar, sosyal güvence eksikliği ve artan yoksulluk, gençlerin çocuk sahibi olmasını bir kenara bırakın, sağlıklı bir yaşam sürmesine bile engel oluyor. AKP ve Saray, bir halk sağlığı sorunudur diyorduk, AKP ve Saray bu ülkenin sosyal kısırlık sebebidir. Çözüm popülist müjdelerde değil, gerçekçi bir kalkınma ve sosyal adalet politikasındadır.” diye konuştu.

“İktidar 2024’te de üretimdeki açığı ithalatla kapattı”

Milletvekili Sarıbal, iklim değişikliği, maliyet artışları ve çiftçinin ekonomik durumunun bozulması nedeniyle buğday üretiminin 22 milyon tondan 20.8 milyon tona, arpa üretiminin 9.2 milyon tondan 8.1 milyon tona, mısır üretiminin 9 milyon tondan 8.1 milyon tona gerilediğini açıkladı. AKP’nin hububat, baklagiller ve yağlı tohumlar öncelikli olacak şekilde yurt içi yeterlilik oranının yüzde 100’ün üzerinde tutulacağına dair vaadinin havada kaldığını belirten Sarıbal,  “Yurt içi üretimin yurt içi talebi karşılama derecesi arpada yüzde 90, ekmeklik buğday, mısır ve kırmızı mercimekte yüzde 86, pirinçte 74, yeşil mercimekte yüzde 60, ayçiçeğinde yüzde 51, soyada ise yüzde 5 civarında. Hububat üretimi 3.2 milyon ton geriledi. 2024 yılında da üretimdeki açıklar ithalatla kapatılmaya çalışıldı.  Patates üretimi bir önceki yıla göre yüzde 21.1, kuru baklagiller yüzde 2.8, yağlı tohumlar ise yüzde 2.6 oranında arttı. Buna karşılık şeker pancarı üretimi 25.3 milyon tondan 23 milyon tona düştü. 2023 yılında narenciyede üretim bir önceki yıla göre ortalama yüzde 67 oranında artarak 4.7 milyon tondan 7.9 milyon tona yükselmiş; artış oranı portakalda yüzde 75’i, limonda ise yüzde 76’yı bulmuştu. Özellikle erkenci limon ve mandalinada yaşanan pazarlama sorunları bu ürünlerin üçte birinin dalda kalmasına, hatta ağaçların sökülmesine yol açmıştı. Bu yıl üretim mandalinada yüzde 32.7, portakalda yüzde 30.3, limonda yüzde 25.6 oranında azaldı. Üretimi azalan bir başka meyve olan şeftali ise 1.1 milyon tondan 822 bin tona geriledi. 2024 zeytinde var yılı; üretim 1.5 milyon tondan 3.7 milyon tona yükseldi. Ancak önceki yıl narenciyede olduğu gibi bu yıl da zeytinde pazarlama sorunları öne çıkacak. Tariş henüz yağlık zeytin alım fiyatını açıklamadı. Marmarabirlik ise enflasyonun yüzde 50’leri bulduğu bir dönemde sofralık zeytine en fazla yüzde 13.6 zam vererek üreticileri mağdur etti.” ifadelerini kullandı.

Hububat ve yağlı tohum türevleri ithalatı 7.5 milyar dolar

2024 yılında buğday ve yağlı tohumlar türevleri için ödenen bedelin 7.5 milyar dolara ulaştığını kaydeden Sarıbal, 2023 yılında 11.9 milyon ton gibi çok yüksek bir buğday ithalatı yapılınca, 2024 yılında ithalat yasakları ile buğday ithalatının neredeyse yarı yarıya düştüğünü hatırlattı.

Milletvekili Sarıbal, “İç fındık ihracatında yüzde 56.7’lik bir artış yaşandı. Toplam ihracat geliri 1.3 milyar doları aştı. Ekmeklik buğday ithalatında uygulanan kısıtlamalar nedeniyle buğday unu ihracatı yüzde 20 oranında azaldı. Toplam ihracat geliri 1 milyar dolar oldu. Ayçiçeği yağı ihracatında da yüzde 6.7’lik bir düşüş yaşandı. Toplam ihracat geliri 813 milyon dolar olarak kaydedildi. Bu veriler, Türkiye’nin tarım ve gıda ürünleri ihracatında hem fırsatlar hem de bazı ürünlerdeki zorlukları yansıtıyor. Buna karşılık en fazla ithal edilen ürünlerden soya fasulyesi 1.6 milyar dolar, pamuk 1.4 milyar dolar, buğday 1.3 milyar dolar ve ayçiçeği yağı 1.2 milyar dolar olarak sıralandı. 2024 yılında da uluslararası piyasalarda tarım ürünleri fiyatlarının gerilemeye devam etmesi, gümrük vergilerinin düşürülmesi veya sıfırlanması ve alım fiyatlarının düşük tutulması nedeniyle ürünlerini değerinde satamayan çiftçiler giderek yoksullaşıp tarımı terk etmeye devam etti. Bunun gıda güvencesi ve gıda enflasyonu açısından büyük bir tehlike yarattığı Saray iktidarının umurunda değil.” diye konuştu.

Continue Reading

Bursa Bölge

KADIN KOOPERATİFLERİ İÇİN 2025 İŞ PLANI HAZIRLANDI

Published

on

By

Tarım ve Orman Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı İl Müdürlükleri  tarafından ortaklaşa yürütülen çalışmalar sürüyor. Bilindiği üzere, 30 Ekim 2018 tarihinde üç bakanlık arasında, “Kadın Kooperatiflerinin Güçlendirilmesi İş Birliği Protokolü” imzalanmıştı. Protokol 12.07.2021 tarihinde iki yıl, 06.09.2023 tarihinde ise beş yıl süreyle yenilenmişti.

Protokol çerçevesinde bugüne değin düzenlenen çalışmalar, eğitimler, bilgilendirme toplantıları ve kooperatif ziyaretleri ile kadın işbirliklerinin karşılaştığı süreçler çözüm odaklı yaklaşımlar geliştirilmiş, üretimden pazarlamaya kadar birçok alanda faaliyet yürütüldü.

Kadın Kooperatifleri için 2025 yılına yön verilecek toplantı

Kadınların ekonomik ve sosyal hayatta kalmaları, daha güçlü bir yer edinmeleri için yürütülen çalışmalar kapsamında, geçtiğimiz hafta Bursa İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ev sahipliğinde önemli bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıda, kadın kooperatiflerinin üretim kapasitelerinin geliştirilmesi, teknik bilgi ve becerilerin geliştirilmesi, pazar imkanlarının genişletilmesi ve kadın emeğinin daha etkin değerlendirilmesine yönelik hedefler belirlendi. Eğitim programları, teknik projeler ve katma üretim modelleri gibi konular ele alındığı toplantıda, bu alanlarla ilgili kurumlarla işbirliği yapılmasının gerekliliği vurgulandı.

Kadın emeğiyle güçlü bir gelecek

Oluşturulan 2025 İş Planı, kadın kooperatiflerinin sürdürülebilirliğini arttırmayı ve onların ekonomik kalkınmadaki rollerini güçlendirmeyi sağlıyor. Bu potansiyel doğrultusunda, kadın emeğini merkeze alan, projeleriyle üretimden pazarlamaya kadar her aşamada etkin çözümlerin geliştirilmesi hedeflenmekte. Kadınların kooperatifler yoluyla güçlenmesine katkı sunan bu toplantının, hem bölgesel hem de ulusal kalkınma için önemli bir adım olduğu belirtildi.

Continue Reading

Bursa Bölge

“BAĞKURLU ALMADIĞI HİZMETİN BEDELİNİ CEZALI ÖDÜYOR”

Published

on

By

Sosyal güvenlik prim borcu olan çok sayıda esnaf ve sanatkarın sağlık alanında almadığı muayene ve almadığı ilacın bedelini cezalı ödediğini belirten TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “İki aydan fazla süreyle sigorta prim borcunu geciktiren esnafımız hem hastaneye gidip muayene olamıyor hem de tedavi için gereken ilaçları eczaneden alamıyor. Bu hizmeti sadece esnaf alamamakla kalmıyor bakmakla yükümlü ailesi de aynı şekilde yararlanamıyor. Aynı zamanda ödemeyi yatırmakta zorluk çekip geciktirdiği zaman olmadığı muayenenin ve almadığı ilacın bedelini faiziyle geri ödemek zorunda kalıyor. Sn. Cumhurbaşkanımız yapılandırmaya ve sürenin uzatılmasına imkan sağlıyordu fakat yeni yıl itibariyle artık uzatma yapılmıyor. Bizim ricamız bu sürenin 1 yıl daha uzatılması ve önemli bir mesele olan 7 bin 200 prim günü dolduran esnafımızın sağlıktan yararlanmasına imkan sağlanmalı. Esnafımızın ve ailelerinin mağdur olmaması için sağlık hizmetlerinden eksiksiz faydalanmanın önü açılmalı.” dedi.

Esnaf ve sanatkârların birikmiş prim borcunu ödeyebilmesi için yeni bir yapılandırma talebinde bulunan Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Prim borcu olan esnaf ve sanatkarlarımız yeni yıl itibariyle sağlık hizmetlerinden faydalanamıyor. Mevcut ekonomik koşullarda artan maliyetler karşısında ayakta kalmaya çalışan esnafımız sigorta primini geciktirebiliyor. Zaten sigorta primini ödemeyenlerin özel hastaneye gidecek ya da pahalı ilaçları alacak durumu yok. Esnafımızın ve ailesinin mağdur olmaması için sağlık hizmetlerinden kesintisiz faydalanabilmesinin önü açılmalı. Bunun için de yeni bir yapılandırma kanunu çıkarılarak esnafımızın gecikmiş prim borcunu sıfır faizli ya da düşük faizli kredi ile ödeme imkanı verilmeli.” şeklinde konuştu.

Continue Reading

Trending

Copyright © 2017 Zox News Theme. Theme by MVP Themes, powered by WordPress.