Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, önceki gün Meclis’te yaptığı basın toplantısında, “Çiğ süt üreticileri artan yem ve diğer girdi maliyetleri nedeniyle ineğini satacak duruma geldi.” dedi.
CHP Bursa Milletvekili Sarıbal, açıklamasında şunları kaydetti: “İnsana gerekli olan hayvansal proteinin yarısı sütten sağlanıyor. İnsan sağlığının korunması ve geliştirilmesinde, yeterli ve dengeli beslenme önemlidir. Vücudun ihtiyacı olan besinlerin karşılanmasındaki en önemli gıda gruplarının başında süt ve süt ürünleri gelir. Süt, hayatın her döneminde gerekli olan protein ve kalsiyum, fosfor, B2 ve B12 vitamini gibi birçok besin öğesinin kaynağıdır.
Kişi başına günlük 33 gram olan hayvansal protein ihtiyacının yaklaşık 16 gramını yani yüzde 48’ini süt ve süt ürünleri oluşturmaktadır. İnsanımızın süt tüketimi yaklaşık kişi başı yıllık 30-35 litre arasında değişirken, AB ülkelerinde 100 litrenin, ABD’de ise 130 litre üzerindedir. Bu rakamlar insanımızın yeterli ve dengeli beslenmediğinin göstergesidir.
Süt üretimindeki durum
Süt üretimi, son 5 yılda büyük bir değişim göstermemektedir. 2013 yılında 18,2 milyon ton olan süt üretimi 2014 ve 2015 yıllarında 18,6 milyon ton, 2017 yılında ise 20 milyon ton olarak gerçekleştiği iddia edilmektedir. Üretilen sütün yaklaşık yüzde 90’nı inek sütü, geri kalan yüzde 10’nunu koyun, keçi, manda sütü oluşturuyor. Üretilen sütün yarısına yakını sanayide kullanılıyor.
Artan yem fiyatları süt üretimini tehdit ediyor
Bugün çiğ süt üreticileri artan yem ve diğer girdi maliyetleri nedeniyle üretim yapamaz hale geldiler. Yem üreticileri dövizdeki artışı gerekçe göstererek yem fiyatlarına sürekli zam yapıyor ama çiğ süt fiyatı sabit kalıyor.
Çiğ süt fiyatlarını Ulusal Süt Konseyi belirliyor. Ancak, istisnasız her dönem, üretici belirlenen fiyatın çok altında çiğ süt satıyor. Örneğin, bu yıl ilk altı ay için 1 lira 53 kuruş tavsiye fiyatı açıklandı ama üretici 1 lira 39 kuruştan satabildi. Son 7 yıldır çiğ sütün litre fiyatı, 80 kuruştan 1 lira 53 kuruşa çıktı. Yedi yılda 73 kuruşluk artış.
Hayvancılığın yüzde 65-70’ini yem oluşturur
Hayvancılığın toplam maliyetinin yüzde 65-70’ni yem oluşturur. Geri kalan yüzde 30-35’lik dilimi ise hayvan varlığı, elektrik, su gibi materyaller oluşturur. Bir üreticinin kar edebilmesi için 1 litre süt ile 1,5 kilogram yem alabilmesi gerekir. Oysa bugünkü koşullarda 1 litre süte karşılık yaklaşık 1 kilogram yem alabiliyor. Yani kazanamıyor, zarar ediyor.
İki tür yem var. Biri kaba yem dediğimiz mera, yonca, saman gibi yem. Diğeri ise kesif yem dediğimiz karma yemdir.
Ülkemizde bütün yem çeşitleri ithal edilir hale geldi ancak özellikle kesif yem dediğimiz yem türü daha çok ithalata dayalı.
Döviz fiyatlarının artması nedeniyle Ocak 2018’de 50 kilogramlık yem (20 protein, 2700 enerjili süt yemi) 50 liraya alınıyordu. Bugünkü fiyatı 70 lira civarında. Yani yüzde 40’a yakın bir artış. Diğer yem çeşitleri de benzer oranlarda arttı. Kaba yem olan korunga yüzde 43, yonca yüzde 17, saman yüzde 29 oranında arttı.
Yem fiyatları bu kadar yükselirken, süt fiyatları yerinde sayıyor. Ulusal Süt Konseyi’nin çiğ süt için 1,53 liralık tavsiye fiyatı açıkladı ancak üretici 1,39 kuruşa ürününü satabildi. Üreticinin zarar etmemesi yani bir kilo süte karşılık 1,5 kg yem alabilmesi için çiğ süt fiyatının en az 2 lira 10 kuruş olması gerekiyor.
Şu anda süt üreticisi zarar ettiğinden, süt ineklerini kesime göndermektedir. Tarih, tekerrür etmekte, 2008 yılını bize yeniden hatırlatmaktadır. Yine aynı gerekçelerle, süt fiyatlarının düşüklüğü ve maliyetlerin artması nedeniyle üretici 1 milyon sağmal ineğini kasaplık olarak satmıştı ve oluşan tahribat bir daha giderilemedi. İthalat da sorunu çözmeye yetmedi.
Bugün, süt üreticisinin 1,40 kuruşa sattığı 1 litre sütü tüketici ambalaj ve pazarlama biçimine göre 2,5 ile 4 lira arasında satın almaktadır. Yani hem üretici hem tüketici kaybetmektedir.
Bu bir krizdir. Bu kriz giderilmez ise şu anda damızlık süt hayvanlarının yüzde 30’nun yani üçte birinin kesilme ihtimali var. Eğer, çözüm üretilemez ise gelecekte sütü de ithal etmeye devam ederiz ve aklımıza gelmeyecek fiyatlarla süt ve et almak zorunda kalırız. Bu da yetersiz ve dengesiz besleneceğiz anlamına gelir.
Ne yapmalı?
Bu açıklamaları bir çiftçi, bilim insanı ve tarihe not düşmek adına kamuoyu ile paylaşıyorum;
Acil olarak yem fiyatları yüzde 30-40 desteklenmelidir.
Ulusal Süt Konseyi derhal toplanmalı ve çiğ sütün litre fiyatını 2,5 liranın olarak belirlemelidir.
Et ve Süt Kurumu (ESK) çiğ süt alıp süt tozu üretimini gerçekleştirmeli, bu yöntemle piyasaya müdahale etmelidir. Et ve süt ürünleri ithal eden bir kurum olmaktan çıkıp, piyasaya müdahale edecek bir kurum haline getirilmelidir.
Süt içme alışkanlığı özendirilmeli, okul sütü dağıtımı yaygınlaştırılmalıdır.
Büyük işletmeler yerine küçük aile işletmeleri desteklenmelidir.
Meraya dayalı hayvancılık geliştirilmeli ve meralarımızı ıslah edip, üretime açmalıyız.
Mera ve tarım arazilerinin amaç dışı (konut, sanayi, ticari vb.) kullanıma izin verilmemelidir.
Sonuç olarak; ülke insanımızın ihtiyacına göre hayvansal üretimde gıda egemenliği ve gıda güvencesinin sağlanabilmesi için ithalattan vazgeçilip, üretici iç ve dış piyasanın insafına terk edilmemelidir.
Tarım örgütleri (Süt Birliği, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği, Ziraat Odası v.b,) iktidarın dayatmalarına boyun eğmemeli, gerçek sorumlulukları olan üreticinin çıkarları ve ülke çıkarlarının savunucuları olmalıdır.
Bilinsin ki AKP ve Saray Rejimi bugüne kadar belirlediği bakan ve yeni Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile tarımı yok etme konusundaki kararlılığını göstermektedir. Ülkemizi ithalat cenneti, insanımızı meta, kar ve ticaret olarak görmekte ısrar etmektedir. Yandaşlarını zenginleştirmek için sütümüzle, etimizle, ekmeğimizle, yani yaşamımızla oynamaktadır. Farkındayız, mücadeleyi sürdürüyoruz. Bu düzeni değiştirene kadar direneceğiz ve kazanacağız.”