İsmail Hakkı Özsarı
Amerikalı bir iş adamı Meksika’nın küçük bir kıyı kasabasında iskeleye oturmuş denizi seyretmektedir. Bu sırada bir balıkçı teknesi kıyıya yaklaşır. Teknenin içinde bir balıkçı ile birkaç tane de ton balığı vardır. Amerikalı, balıkların kalitesini övdükten sonra bu balıkları tutmanın ne kadar sürdüğünü sorar.
Meksikalı “Çok az sürdü.” diye yanıtlar.
Bunun üzerine Amerikalı “O zaman niçin denizde daha uzun kalıp daha fazla balık tutmuyorsun? ” diye sorar. “Peki geriye kalan zamanda ne yapıyorsun?” diye sorularını sürdürür.
Balıkçı ailesinin ihtiyacı kadar balık tuttuğunu anlatmaya çalışır.
Amerikalı sormaya devam eder “Peki geriye kalan zamanlarda ne yapıyorsun?”
Balıkçı yanıtlar:
– Geç yatarım. Çocuklarımla oynarım. Karım Maria ile öğle uykusuna yatarım. Her akşam kasabanın merkezine inerim. Dostlarımla şarap içerim. Biraz gitar çalarım. Dolu ve meşgul bir hayatım var bayım.
Amerikalı balıkçıyı alaylı bir tavırla süzdükten sonra konuşmaya başlar. ”Harvard’dan derecem var. Sana yardımda bulunabilirim. Bunun için balık tutmaya zaman ayırmalısın. Kazandıklarınla daha büyük bir tekne almalısın. Bu büyük tekneyle kazanacağın paralarla, daha başka tekneler alabilirsin. Böylece bir balıkçı filosu kurabilirsin.”
Balıkçının dikkatle dinlediğini gören Amerikalı konuşmasını tam gaz sürdürür.
“Tuttuğun balıkları bir aracıya satacağına doğrudan onları işleyenlere satarsın. Sonunda kendi fabrikanı açarsın sonra da bu küçük kasabadan ayrılır önce Mexico City’e ardından Los Angeles’e oradan da Newyork’a taşınıp kendine ait bir firma açıp onun başına geçersin.”
Balıkçı sorar “Peki bayım tüm bunlar ne kadar sürede olur?”
“15 veya 20 yıl.” Diye yanıtlar Amerikalı.
Balıkçı sorar “Sonra ne olacak bayım?”
Amerikalı gülerek konuşmaya başlar “Hikayenin en güzel kısmı da bu ya.” Der ve konuşmasını sürdürür “Zamanı geldiğinde şirket hisselerini halka satar, milyon dolarların olur. Çok zengin olursun.”
Balıkçı “Sonra ne olacak bayım?” dedikten sonra Amerikalı yanıtlar “Sonra emekli olursun. Geç yatacağın, akşamları bir şarap evinde, dostlarınla şarap yudumlayacağın, gitar çalacağın, küçük bir sahil kasabasına taşınırsın.”
Hayatın, yaşayanın algısına göre nasıl değerlendirildiğine dair ne güzel bir öykü değil mi?
Konuşma dilimize girmiş ve yanlış bildiğimiz deyimler:
1- YANLIŞ: Güzele bakmak sevaptır.
DOĞRU: Güzel bakmak sevaptır.
2- YANLIŞ: Göz var nizam (düzen, kural) var.
DOĞRU: Göz var izan (anlama yeteneği, anlayış) var.
3- YANLIŞ: Aptala malum olurmuş.
DOĞRU: Abdala malum olurmuş.
4- YANLIŞ: Su uyur, düşman uyumaz.
DOĞRU: Sü ( asker) uyur, düşman uyumaz.
5- YANLIŞ: Kısa kes, Aydın havası olsun.
DOĞRU: Kısa kes, Aydın abası olsun.
6- YANLIŞ: Eşek hoşaftan ne anlar.
DOĞRU: Eşek hoş laftan ne anlar.
7- YANLIŞ: Saatler olsun.
DOĞRU: Sıhhatler olsun.
8- YANLIŞ: Su küçüğün, söz büyüğün.
DOĞRU: Sus küçüğün, söz büyüğün.
9- YANLIŞ: Elinin körü.
DOĞRU: Ölünün kuru (mezarı).
10- YANLIŞ: Sıfırı tüketmek.
DOĞRU: Zafiri (soluk) tüketmek.
11- YANLIŞ: Eni konu.
DOĞRU: Önü sonu.
12- YANLIŞ: Haydan gelen huya gider.
DOĞRU: Hayy’dan gelen Hu’ya gider. (Hayy ve Hu Allah’ın adlarıdır.)
13- YANLIŞ: Altı kaval, üstü şişhane.
DOĞRU: Altı kaval (namlu), üstü şeşhane (altı yivli namlu).
Saygılarımla.