Mustafa Arı
Siyasi görüşünüz ne olursa olsun, ortak kaygımız ‘Vatan’ olsun! Bu vatan sevgisi var ya! Hiçbir şeye benzemiyor. Bir bakarsınız bir yetimin, bir şehidimin gözlerinde…
Bu vatan sevgisi var ya! Ana kuzusu gibi, kınalı kuzular… 15’liler… Bu yüzden, Çanakkale’de yedi düvele karşı koydular. O Mehmetçikler… Gerçekten onların hakkını ödeyemeyiz.
Vatan sevgisi, milleti ayakta tutan çok güçlü bir değerdir. Ecdadımızın bu vatan topraklarını bizlere nasıl emanet ettiğinin bilinci içerisindeyiz. Vatan sevgisi sevgilerin en yücesidir.
Vatan sevgisini en çok gurbette yaşayanlar bilir. Onun özlemi başkadır. Vatanımız olmayan bir yerde bulunsak bile ve orası cennet bile olsa asla gözümüze görünmez. Bizler hep kendi öz vatanımızın hasretiyle yanıp kavruluruz. Büyüklerimiz ne güzel söylemişler. “Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz.” diye…
Ay yıldızlı bayrağımızı ebediyen göklerde dalgalandırmak, semayı çınlatan ezanı, gönüllerimizi yeşerten Kur’an seslerini susturmamak, toprağın altındakileri rahatsız etmemek, üstündekileri de zillete ve esarete düşürmemek için canla başla çalışmak her Türk evladının görevidir.
Millet olarak bir vatana sahibiz. Vatanımız: İstiklal uğrunda, namus yolunda can veren Mehmet’in yattığı yerdir. Evsiz barksız insanların dünyada huzur içerisinde yaşamaları mümkün olmadığı gibi, vatansız insanların da huzur ve saadet içerisinde yaşamaları imkansızdır. Onun için dilimizde, “Allah kimseyi dünyada vatansız, ahirette imansız etmesin.” denilmiştir.
Bülbülü altın kafese koymuşlar da; “Ahh vatanım!” demiş.
Bir kimse kendini, dinini, namusunu ve malını korurken öldürülürse şehittir. Bu sebepledir ki “Hubbü’l-vatan mine’l-iman” yani “vatan sevgisi imandandır.” Peygamber buyruğunda; vatan sevgisiyle iman, birlikte zikredilmiştir.
Anamızı, babamızı, yavrumuzu, eşimizi sevdiğimiz gibi vatanımızı seveceğiz. Çünkü Vatan olmadan hür yaşamayız. Vatan olmadan ibadetlerimizi serbestçe yapamayız. İşte bu cennet vatan için binlerce şehit kanları akıtılmıştır. İnanıyoruz ki vatanı için şehit olan cennettedir.
Rabbim devletimize dirlik, ordumuza kuvvet, milletimize birlik nasip etsin. Bizi birbirimizden ayırmasın.
İSLAMİYET TERÖRÜ KABUL ETMEZ
İslamiyet’ten önce Arabistan halkı çok vahşiydi. Kabe’yi çıplak olarak tavaf eder, tesettüre riayet etmez, putlara tapar, kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerdi.
İslamiyet gelince her türlü terör, zulüm ve ihanet yasaklanmıştır. Yüce Dinimiz, her türlü anarşiye, bozgunculuğa şiddetle karşı çıkar. Müslüman’ın terörle uzaktan yakından ilgisi olamaz. Müslüman terörist olamaz, terörist de gerçek bir Müslüman olamaz.
Mescitleri, türbeleri, pazardaki kalabalıkları havaya uçurmak artık sıradan bir iş olmuş. İntihar saldırılarını, canlı bombalar ve benzeri terör hadiselerini Müslümanlıkla izah etmek asla mümkün değildir.
Terörün nereden gelirse gelsin lanetlenmesi gerekir. Terörün dini, dili, ırkı, vatanı yoktur. Ancak nefsi, canı, malı ve vatanı müdafaa için korumayı ve korunmayı ister.
Aramıza fitne sokmak isteyenlere milletimiz tarihten bugüne kadar sürdürdüğü birlik ve beraberlik ve kardeşlikle cevap vermeyi bilir.
Cenabı-ı Hak: “Kim bir cana haksız yere kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur.” (Maide: 32)
İslamiyet masum ve korumasız insanların öldürülmesine asla müsaade etmez. Efendimiz (sav), komutanlarını savaşa gönderdiği zaman onlara kadınlara, çocuklara, körlere, akıl hastalarına, felçli ve kötürümlere, bir köşede ibadet eden din adamı rahiplere dokunulmaması talimatını vermiştir.
Abdullah İbni Abbas (r.a) bir ayete istinaden, haksız yere bir insanı öldürenin daimi Cehennemde kalacağını söylüyor.
Başkalarını öldürme adına intihar eden ebedi cehenneme gider ve bir de orada öldürdüğü o masum insanların hesabı kendisine sorulur.
Biraz fikreyleyelim: Ölen kim, öldüren kim, zulmeden kim, ağlayan kimdir?
Yazımızı Hz. Ali’ye isnad edilen şu söz ile bitirelim: “Her şeyi affedin ama vatanınıza ihanet edenleri affetmeyin.”
Selam ve Dua ile…