İsmail Hakkı Özsarı
Yazıma başlık yaptığım Atasözünü kısaca şöyle de açıklayabiliriz: Kokuşmuşluk ne kadar saklansa da yine kokusu çıkar. Yani yaptığınız hırsızlık, yolsuzluk, kanunsuzluk gibi tüm meşru olmayan işler gün gelir ortaya çıkar.
Yine bir Atasözümüzde, “Yer altında yılan kıpırdamış, yer üstündekilerin haberi olmuş.” der. Hiç bir iş gizli kalmaz. Bazıları da canım “Minareyi çalan kılıfını hazırlar” derler. Yapılan yolsuzlukların ne kadarına kılıf bulunur onu bilemem. Bu kılıf işi çok yaygındır. Tepeden tırnağa, en yüksekten, en dibe kadar her kesimde vardır.
Sadece yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, iltimas alanlarında değil, tüm sosyal davranışlarda vardır. Öyküye göre padişah, geleceğin padişahı olan oğlunun söylediklerine, yaptıklarına bir kılıf uydursun diye vezirini görevlendirir. Vezirin görevi, padişah oğlunun saçmalıklarına kılıf bulmaktır. Çünkü geleceğin padişahı halk içinde saçma sapan sözler söylese, halk böyle birini padişah olarak kabul etmez. Dolayısıyla saçmalıkların gizlenmesi gereklidir.
Derken günün birinde ülkenin ileri gelenlerinin bulunduğu bir toplantıda, padişah oğlu şehzade ileri geri atıp tutuyormuş. Söyledikleri pek anlaşılmadığı için de vezir rahatmış. Şehzade birden şöyle demiş “Bir ok attım harap oldu, yandı ciğer kebap oldu.” Orada bulunanlar “Bu ne diyor?” diye vezire sormuşlar. Vezir de şöyle açıklar “Şehzadem ormanda avlanırken bir ok attı. Ok gitti taşa çarptı. Taştan kıvılcım çıktı. Orman yandı. Geyikler ve tavşanlar kebap oldu. Ahali bayram etti. Şehzadem bunu anlatıyor.” diyerek orada bulunanları rahatlatır.
Ardından şehzade bu kez de “Bir ok attım çorba oldu” der. Vezire “Yine ne diyor?” diye bakarlar. Vezir de “Vallahi bu kadar büyük bir yalana ben bile kılıf uyduramam” der. Kıssadan hisse: Bakan çocuklarının evlerinde bulunan para kasalarına, para sayma makinasına, bir bankanın genel müdürünün evindeki ayakkabı kutularındaki paraların neden orada olduklarına dair ne kadar kılıf uydurmaya çalışsalar da olmaz. Bu kadarına kılıf bulunmaz. Yani mızrap çuvala sığmaz. Bu işler bağırıp çağırmakla, inkârla da kapatılamaz.
DÜRÜSTLÜK BABADAN ÖĞRENİLİR, EVLATTAN DEĞİL
Eğer bir baba oğluna yolsuzlukla elde edildiği iddia edilen paralarla ilgili sorular soracağına; “Oğlum dürüst müsün, dürüst müsün, dürüst olman gerekir.” dese çok daha iyi olur. İnsan ahlakının temeli dürüstlüktür. Dürüst olmak önce gerçekleri kabul etmektir. Dürüst olmak her zaman, her yerde ve her koşulda doğru bildiğinin yanında durmaktır. Dürüst olmak, her şey ve her durum için aynı ilkeleri geçerli kılmaktır.
En önemlisi ve en başta geleni de cesur olmaktır. Cesur olmayan dürüst olamaz. Gerektiğinde tek başına ve yalnız kalmayı göze alamayan, çıkarlarını elinin tersi ile itemeyen dürüst olamaz. Dürüst olmanın bedeli çok ağırdır. Bunun için de çok değerlidir. Dürüst olmadığı söyleyene pek rastlanmaz. Ama gerçek hiç de böyle değildir. Şu söylemi çok sık duyarız.
“Falanca mı? Yok yok o siyaset yapamaz. Çünkü o adam düzgün adam, yalan dolan bilmez, helali haramı bilir. Yok canım yok o siyasette başarılı olamaz.”
Eğer bir baba oğluna yolsuzlukla elde edildiği iddia edilen paralarla ilgili sorular soracağına; “Oğlum dürüst müsün, dürüst müsün, dürüst olman gerekir” dese çok daha iyi olur. Dürüstlük çökerse siyaset de çöker. Ne yazık ki günümüzde siyaset çoğunlukla göründüğü gibi olmayanlarla, olduğu gibi görünmeyenlerin toplandığı bir meslek haline getirilmiş.
“Ne yapalım, ülkeyi kirliliğe, ahlaksızlığa, riyakarlığa teslim etmekten gayrı çaremiz yok!” demek kadar yanlış bir düşünce olamaz. “Ben parti tutmuyorum, oy kullanmıyorum, boş oy veriyorum gibi benzerleri gibisinden yaklaşımlar doğru değildir.” Suya sabuna dokunmak lazım. Aksi halde temiz olamazsın. Zalimlerin yaptıklarına boyun eğmek, zalimlerin zulmüne ortak olmaktır.
Yani sessiz zalimliktir. Eğer dürüst olursan; Hakkın olanı kazanırsın ki o çok değerlidir. Doğru olanı yaparsın, başın dik alnın açık dolaşırsın. Hepsinden önemlisi kendini kazanırsın. En büyük kazancın da budur. Sevgili okurlarım, işte güzel ülkemizde siyaset deyince akla bunlar geliyor. Neylersin ki bu zehirli söylemi kamu vicdanı haline getirmişler.