Mustafa Arı
Dilimizdeki karşılığı, çekememezlik olan haset, insanları mutsuz ve huzursuz eden manevi hastalıklar arasında yer almaktadır. Gönlü haset ateşiyle yananlar, hem kendi rahatlarını bozar, hem başkalarını rahatsız ederler. Bununla da kalmaz ilahi takdire boyun eğmedikleri için günahkar olurlar. Yüce Allah, her zaman okuduğumuz Felak Suresi’nde haset ettiği vakit hasetçinin şerrinden Allah’a sığınılmasını tavsiye etmiştir.
Hasedin zararı haset edilenden çok haset edenedir. Peygamberimizin: “Ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi haset de iyilikleri mahveder” mealindeki hadisleriyle açıkça ortaya koymuştur.
Nisa Suresi 32’de: “Allah’ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın.” buyuruyor. Haset etmek, Allah’ın takdirini değiştirmez. Hasetçi boşuna yorulur, üzülür. Üstelik büyük günaha girmiş olur. Ey insanoğlu, niçin kardeşini çekemiyorsun?
Az bela sanma efendi sen hasedi / Evvela kendini yakar hasidin hasedi
Hasetçi leke atar, iftira atar, çamur atar. Ama bilmez ki; imanını nefsine kurban etmiştir. Peygamberimiz: “Hasetle iman bir kalpte beraber bulunmaz. O insan, dünyada da, ahirette de zarardadır.”
Ateş odunu yakıp kül ettiği gibi haset de iyilikleri yer bitirir. Kıskanç bir adam, insanların izzet ve şerefleriyle oynar ve gizli işlerini açığa çıkarmak için çaba harcar ve hileli yollarla haset ettiği kimseye verilen nimetlerin zail olmasına çalışır. Bu ise fertler arasında düşmanlığa yol açar. Neticede toplum hayatına zarar verir. Haset yerine gıpta edilmelidir. Yalnız iki kişiye gıpta edilir. Biri Allah’ın mal verip hak yolda harcamaya muvaffak kıldığı kişi, değeri de Allah’ın kendisine ilim verip onunla amel eden ve bunları başkasına öğreten kimsedir.
İnsan haset etmekle karşısındakine madden ve manen zarar vermiş olur. İnancımızda Müslüman’ın Müslüman’a zarar vermesi günahtır. Onu bir şeyden mahrum etmesi, onu incitmesi haramdır. Bu da İslam ahlakı ile asla bağdaşmaz. Dindar olan kimse kindar olamaz.
Semerkandi Hazretleri şöyle der: “Üç insanın duaları kabul olmaz. Haram yiyenin. Gıybet edenin. Kalbinden kin ve haset bulunanın…” Haset, bir kalp hastalığıdır. Kalp hastalıkları, ancak ilim ve amel ile tedavi edilir.
Haset, ilimde, amelde, hayırda, ahlakta olur. Ben daha bilgili, daha çok ibadet etsem, daha çok hayır işlesem daha doğru ve ahlaklı olsam denirse ne güzel olur?
Allah’ın verdiği nimetlere şükretmek, kanaatkar olmak, nimetleri çalışarak elde etmek, toplumda bireyler arasında sevgi, şefkat ve dostluğun pekişmesini sağlamak gibi islam ahlakının kazandırdığı güzel nitelikler sayesinde haset duygusu yok edilebilir.
Haset, Müslüman’ın vasıflarından değildir. Rabbim bizleri bütün şerlerden, şerlilerden, yüreğinde haset duyguları taşıyanlardan korusun.
HIRSLI OLMAYALIM
Hırs; “bir şeyi şiddetle arzu etme, ona aşırı derecede tutkun olma, şiddetli ve sonu gelmeyen istek, taşkın arzu, aç gözlülük” gibi anlamlara gelir.
Hz. Peygamber “Ademoğlu yaşlanır, onda iki şey baki kalır; hırs ve emel. Uzun ömürlü olma arzusu artar” buyurmuştur.
Hırsın; kişilerin durumlarına, değer verdikleri ve gerçekleştirmeyi arzu ettikleri şeylere göre; para hırsı, makam hırsı, mal edinme ve biriktirme hırsı, meşhur olma hırsı, daha çok sevap kazanma hırsı, insanların hidayetine vesile olma hırsı gibi maddi ve manevi birçok çeşidi bulunmaktadır. Hırslı kişi tüm çabalarına rağmen istediği sonucu elde edemediğinde öfkelenir, morali bozulur, intikam almak ister, ümidini yitirir, çalışma isteğini kaybeder, neticede başarısını kaybeder.
Hırs, insanın yaratılışında bulunan bir duygudur ve insanın psikolojik zaaflarından biridir. Bu, yerinde ve ahireti kazanma hususlarında kullanıldığında tasvip gören ve faydalı olan bir duygu olmaktadır. Ancak nefsin aşırı isteklerini ve sadece dünyevi emellerini gerçekleştirme doğrultusunda kullanıldığında ise maddi manevi birçok zarara sebep olmaktadır. Çok kazanmak isteyen kaybeder. Hırs, insanın gözünü bürüdüğü zaman bazı gerçekleri göremez olur. Hırsın gözü kördür. Kazanmak yolunda olan her şeyi mubah görür. Hırsı uğruna kendini bitirmiş çok insan vardır.
Hırs, yalan, kin, nefret sonu hezimet demişler. Hırslı olanlar aşırı hırsı bıraksınlar çünkü toprak altında yatan çırak da bir ustada bir… Ölümü hatırlamak hırs ateşini söndürür. Hırsın kökü açgözlülük, gövdesi tamah, dalları tutku, çiçeği istek, meyvesi ise kınamaktır. Çok hırslı olana “hırsı bırakın” demezler, “hırsın farkında olun” derler.