• Üye Ol
  • Üye Girişi
    • Anasayfam Yap
      • Sitene Ekle
      • Politikamız
      • Künye
      • İletişim
Karacabey Yörem Gazetesi
    •  
    • Anasayfa
  • Yerel
  • Bursa Bölge
  • Eğitim
  • Politika
  • Sağlık
  • Teknoloji
  • Spor
    • Canlı Sonuçlar
    • İstatistikler & Puan Durumu & Fikstür
  • Yazarlarımız
  • Kültür Sanat
  • Magazin
  • Gazeteler
  • Video Galeri
  • Foto Galeri
Karacabey Yörem Gazetesi Bizi Facebook'dan takip edin
Karacabey Yörem Gazetesi Bizi Twitter'dan takip edin
Anasayfa » Güncel
İsmail Hakkı Özsarı

GERÇEK AŞKA NASIL ULAŞILIR?

Eklenme Tarihi: 5 Temmuz 2018 Perşembe
Eklenme Saati: 0:56
Okunma Sayısı: 295
Tweetle
İsmail Hakkı Özsarı ihakkiozsari@yoremgazete.com
Yazdır
Yazıyı Büyüt Yazıyı Küçült
GERÇEK AŞKA NASIL ULAŞILIR?

İsmail Hakkı Özsarı
“Yüzü güzel oldu mu kırk günde doyarsın, gönlü güzel oldu mu ömür boyu doyamazsın.” Bu cümleyi üniversite öğrencisiyken bir düğün merasiminde duymuştum. O an “İşte bu, aradığım çözüm bu!” demiştim. O günden bu güne o sözü unutmadım ve sözün doğruluğunun ispatlandığına defalarca şahit oldum.
Gönül güzelliği… Ne kadar huzur ve güven verici bir kavram… Yaşadığımız çağda böyle değerlere ne kadar da muhtacız. Sabahtan akşama kadar bütün iletişim organlarında en çok duyduğumuz sözcükler vücut güzelliğimiz ile ilgili. Kısa sürede zayıflamayı sağlayan formüller, saç çıkaran şampuanlar, cildi gerginleştiren losyonlar, tüyleri yok edici kremler… İnsanlar, dışlarını güzelleştirmek için harcadıkları çabanın yarısını iç dünyalarını güzelleştirmek için harcasa dünyada kin ve nefret anında yok olurdu.
Günümüzde aşk ile şehvet karıştırılıyor. Şehvet geçici bedensel bir duygudur ve kısa süreli mutluluk verir, aşk ise yürekte yeşeren, vazgeçilmesi imkansız bir duygudur ve o seni ömür boyu mutlu eder. Aşık olduğuna kavuşsan da kavuşmasan da… İki hissin kıyaslaması bile abes. Ne yazık ki bırakın kıyaslamayı birbirinin yerine koyup şehveti bize aşk diye yutturuyorlar. Sonra da “Evlenince aşk biter mi?” diye soruyorlar. Sen şehveti aşk zannetmişsen tabi ki biter. Bütün mesele bakış açısını değiştirmek.
Gerçek şu ki, insanlar bağımsız düşünemiyor. Televizyonda izlenen diziler, filmler; internette hazırlanan sayfalar; gazete ve dergilerdeki yayınlar bizlere sürekli dış görünüşün ne kadar önemli olduğunu fısıldıyor. Kulaklarına bu yanlış anlayışın fısıldandığı talihsiz insanlar bütün mesailerini güzel görünmek için harcıyorlar. Kozmetik ürünlere, yeni çıkan gösterişli giysilere elde avuçta ne varsa ödüyorlar. Dış görünüş tuzağına en fazla düşenler ise bayanlar oluyor maalesef. Doğru olduğuna inandıkları için erkeklerin şehvetine hitap eden güzelliklerini sergileme yarışına giriyorlar. Artık kadınların cesareti, eteklerinin kısalığı ve dekolte giysilerin açıklığıyla ölçülür oldu. Oysa eskiden kurtuluş savaşında gösterdikleri kahramanlıklarıydı kadınların örnek gösterilen. Erkeğini kendine şehvetten başka bir bağla bağlayamayan bir kadın her an vazgeçilme korkusuyla yaşar. Çünkü aynı erkek kendisinden daha fazla hoşlandığı bir kadının peşinden gidebilir. Bu tedirginlik, kadın için ömür boyu süren bir işkencedir. Erkeğinin gönlünde taht kuran kadın ise ömür boyu vazgeçilemez, erkek onun her yönünde ayrı bir güzellik bulur. Aynı şey kadın için de geçerlidir.
Şair “Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa.” demiyor mu? Sizlere iki örnek vererek cümlelerimi tamamlamak istiyorum. Bir gözü görmeyen birisini gönülden seven kişiden şunu duyabilirsiniz: Bir gözü görmüyor; ama o gören gözüyle öyle derin bir bakışı var ki insanın ta yüreğine işliyor. Bir ayağı topal birisini gönülden seven kişiden de şunu duyabilirsiniz: O aksayan ayağıyla keklik gibi öyle bir sekişi var ki…
KARŞILIKSIZ SEVMEK
Yazılarımda sık sık söz ediyorum köpeğim Pamuk Reis´ten. Affınıza sığınarak bu yazıma da ondan söz ederek başlayacağım. Önceki gün köpeğimle birlikte Beşiktaş Çarşısı’na indik. Her inişimizde Çarşı’nın maskotu Zeytin koşup geliyor. O da erkek ve Pamuk Reis’le aynı boyda. Bir araya geldiklerinde saatlerce alt alta, üst üste güreş, ta ki dilleri bir karış dışarı çıkıp iyice yorgun düşene kadar.
Dönüşte dönerciye uğradık. Zira ben acıkmıştım. Pamuk Reis’te acıkmıştır diye düşünerek ikimize de döner söyledim. Dönerci ustası şaşkın şaşkın suratıma bakarak; “Bu köpek şanslıdır dayı” dedi. Ben de ‘evet şanslı´ dedim. “Yazıktır buna neden alıyorsun?” Bak dedim benim köpeğim, ben onu seviyorum dedim. Senin ki devam etti; “Ama dayı faydası yoktur bunun sana.” İyice içerledim ve öğretmenlik damarım tuttu. Başladım anlatmaya;
“Bu dünya senin, benim, onun bizim, onların. Bu dünyada bizim yaşamaya hakkımız olduğu kadar bitkilerin, hayvanların da o kadar yaşamaya hakkı vardır.” Hızımı alamadım. Birbiri ardına sıralıyordum sözcükleri. Bu dünya zenginlerin olduğu kadar, fakirlerin de. Bu dünya kapitalistlerin dünyası olduğu kadar, sosyalistlerin, komünistlerin de dünyası. Bu dünya sadece güçlü olanların değil, güçsüzlerin de dünyası. Dönerci söylediklerine pişman bir vaziyette sırtını bize döndü. Biz de hesabı ödeyerek Fulya yokuşunu tırmanmaya başladık. Bu arada da düşünüyordum. Yarabbim nasıl bir toplumuz biz böyle sevgi fakiri. Kendimce böyle olmamızın gerekçelerini bulmaya çalıştım.
Bilmem katılır mısınız ama bana göre; bizim insanımız sevgi için eğitilmemiş. Bize; matematik, fizik, tarih, coğrafya… vs. öğrettiler. Hepsi bu kadar. Çünkü anamızın-babamızın istediği iyi bir okulda okumak, iyi bir iş sahibi olup iyi paralar kazanmaktan ibaretti. Bize başarılı olmak için yarışmayı, yarışırken de acımasız olmayı öğrettiler. Koca koca adamların, öğretmenlerin, doktorların, yöneticilerin ne bileyim toplumun tüm seçkin saydığımız kesimlerinin ağızlarından sevgi sözcüğünü düşürmediklerine bakmayın siz. Hiç inandırıcı değiller. Eğer sevgiyi öğreten bir eğitim aldılarsa dünya üzerindeki bu kavgalar niye? Sevgi bir tepki değildir. Sevgi koşulsuz olmalıdır. Eğer sınıfını geçersen, KPSS’den şu kadar puan alırsan seni severim derseniz bu sevgi olmaz. Sevgi karşılıksız olmalıdır. Eğer siz beni severseniz ben de sizi severim derseniz bu da sevgi olmaz. Olsa olsa alışveriş olur. Sevgi emek ister. Sevgi öğrenilir. Sevgiyi öğrenmek için iç özgürlüğümüze kavuşmamız gerekir.

Etiketler:
Paylaş Tweetle Paylaş Paylaş Paylaş

Yazarın Diğer Yazıları

ŞİMDİ TOPLUMSAL ONARIM ZAMANIİsmail Hakkı Özsarı Üzülerek gözlemliyorum; Milletimizin en küçüğünden en büyüğüne kada...
ŞİMDİ TOPLUMSAL ONARIM ZAMANI
İNSANLARI TANIMAKMustafa Arı Bir insanı tanımak için onun herkes tarafından sevilip sevilmediğine bakmal...
İNSANLARI TANIMAK
ALIN TERİ – AKIL TERİİsmail Hakkı Özsarı İnsan vücudunun yaklaşık olarak yüzde yetmiş beşi sudur. Bu suyun v...
ALIN TERİ – AKIL TERİ
YASAK – BASKI – ŞİDDET – KORKU – YALANİsmail Hakkı Özsarı Yasakla başlayan bir zincirin son halkasındadır yalan. Korku yalanı...
YASAK – BASKI – ŞİDDET – KORKU – YALAN

Yorum Yazın

Cevabı iptal etmek için tıklayın.

Yorum Yazmak İçin Giriş Yapmalısınız..

En Son Haberler

Listelerde memnuniyetsizlik!ŞABAN ÖNEN’İN KALEMİNDEN Yüksek Seçim Kurulu’nun 31 Mart’ta yapılacak olan......
Listelerde memnuniyetsizlik!
“KARFED Karacabey’e değer katacak”Karacabey Hemşehri Dernekleri Federasyonu, ilk Genel Kurulu’nu yaptı: Geçtiğimiz yılın......
“KARFED Karacabey’e değer katacak”
“Bursa sağlık yatırımlarıyla büyüyor”AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Esgin, Bursa’nın sağlık yatırımlarıyla birlikte......
“Bursa sağlık yatırımlarıyla büyüyor”
  • Seri İlanlar
  • Firma Rehberi
  • Güncel
  • Manşetler
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Spor
  • Politika
  • Yaşam
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.. Görüş ve önerileriniz için yoremgazete@gmail.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2016 - Yörem Gazete Her Hakkı Saklıdır.

Tasarım ve Programlama: Ertuğrul Seçkin