Mustafa Arı
Bir genç babasına sormuş: “Baba siz daha önce nasıl yaşadınız? Teknolojiye erişim yok. İnternet, bilgisayar, TV, klima, araba, cep telefonu yok.”
Babası cevap vermiş: “Aynen sizin neslin bugün yaşadığı gibi yaşıyorduk. Ama ne yazık ki şimdiki nesilde dua yok. Şefkat yok. Onur yok. Saygı yok. Karakter yok. Utanma yok. Alçakgönüllülük yok. Zaman planlaması yok. Spor yok. Okuma yok.”
Hayatımız gerçek bir kanıttır.
Oynarken ve bisiklete binerken asla kask takmadık. Okuldan sonra akşama kadar sokakta oynardık. Hiç televizyon izlemezdik. İnternet arkadaşlarıyla değil gerçek arkadaşlarla oynardık. Susadığımız zaman şişelenmiş su değil, musluk suyu içerdik. Aynı bardağı dört arkadaşla paylaştığımız halde hastalanmazdık.
Her gün çok pilav yediğimiz halde hiçbir zaman kilo almadık. Çıplak ayakla dolaşırdık ama ayaklarımıza bir şey olmazdı. Annemiz ve babamız bizi sağlıklı tutmak için hiçbir zaman ek gıda takviyeleri, vitaminler vermezlerdi. Kendi oyuncaklarımızı kendimiz yaratır ve onlarla oynardık.
Ailemiz zengin değildi. Bize mal mülk değil, sevgi verdiler. Cep telefonlarımız, kişisel bilgisayarlarımız, internet sohbetimiz olmadı ama bizim gerçek arkadaşlarımız vardı. Arkadaşımızın evini davet olmadan istediğimizde ziyaret eder ve onlarla birlikte eğlenerek yemek yerdik.
Senin dünyandan çok farklı olarak bütün akrabalarla iç içe yaşar, aramızda sıkı bağlar olurdu. Çektiğimiz fotoğraflar siyah beyazdı ama renkli anılarla dolu idi. Biz kendine has, anlayışlı bir nesiliz, çünkü biz ebeveynlerinin söylediğini dinleyen son nesiliz. Ayrıca, çocuklarını dinleyen ve dikkate alan ilk nesiliz.
Ve sizler yaşındayken asla var olmayan bir teknolojiyi nasıl kullanacağınız konusunda size yardımcı olabilecek kadar zeki olan da biziz!
Bu yüzden;
Bizden keyif alın, bizden öğrenin. Hazine biziz. Dünyadan yok olmadan önce her şeyi ve herkesi sevin. Sevgiyle kalın. (Alıntı)
YANLIŞ ANLAŞILAN SÖZLER
Bütün Atasözleri’nin ortak amacı ders vermektir. Benzeri hatalara düşmeden, doğru şeyler yaptırmaktır. Bazı atasözlerini kullanarak komik duruma düşüyoruz.
Her duyduğumda ya da gördüğümde beni sinirlendiren bazı atasözlerinin, doğrusunun böyle olması lazım diye düşünüyorum.
“Eşek hoşaftan ne anlar” değil. Doğrusu, “Eşek HOŞ LAFTAN ne anlar.”
“Su küçüğün, söz büyüğün” değil. Doğrusu, “SUS küçüğün, söz büyüğün.” Büyüklerin sayılması anlamına gelir.
“Güzele bakmak sevaptır” değil. Doğrusu, “GÜZEL bakmak sevaptır.”
“Göz var nizam var” değil. Doğrusu, “Göz var, İZAN var.” İzan; anlayış, anlama yeteneğidir.
“Saatler olsun” değil. Doğrusu, “SIHHATLER olsun.” (Hamamdan çıkanlara ya da tıraş olanlara söylenen bir nezaket sözüdür.
“Ziyaretin kısası makbuldür” değil. Doğrusu, “Ziyaretin KISAS’ı makbuldür.” (Kısas, karşılıklı olan demek)
“Haydan gelen huya gider” değil, “Hayy’dan gelen Hu’ya gider.” Hay, ezeli ve ebedi diri olan, uyuklama, yorulma gibi noksanlıklardan uzak olan, anlamlarına gelen Allah’ın isimlerinden biridir.
“İmamın dediğini yap, yaptığını yapma.” İmamları, hocaları, din büyüklerini karalamak, onların amellerini zayıf bilmek, onlara su-i zan beslemek için söylenmiş bir Atasözü değildir. İnsanlık icabı yanılmışsa, istemeden veya unutarak bir şeyi yanlış yapmışsa, onun hakkında kötü düşünmeyin ve söylediği şeyleri tatbik etmeye devam edin çünkü o neticede İslam alimlerinin kitaplarından söylüyordur, düsturu ile hareket edin anlamındadır.
“Bekarlık sultanlıktır. Bu devirde babana bile güvenme. Çok biliyorsan kendine sakla. Düşene bir tekme de sen vur. Dayak cennetten çıkmadır. Fala inanma, falsız da kalma. Gözümle görmediğime inanmam. Hızlı yaşa, genç öl, cesedin yakışıklı olsun. İki bayram arasında nikah kıyılmaz.”
Bun gibi çok yaygın olarak kullanılan bu gibi Atasözleri uydurmadır ve bu sözlerin bizim kültür ve edebiyatımızda yeri yoktur.
Umarım faydalı bir yazı olmuştur.