Mustafa Arı
İki kıssadan hisse yazıyorum. Hissemizi alırız inşallah!
Hz. Ömer hilafeti zamanında bir adam, davranışlarını beğenmediği karısını şikayet etmek üzere Halife’nin evine gelir. Kapının önüne oturur ve Hz. Ömer’in çıkmasını bekler. Derken içerden bir gürültü kopar, Hazreti Ömer’in hanımı, koca Halife’ye bağırıp çağırmakta, fakat Hz. Ömer ağzını açıp da karısına tek kelime söylememektedir. Bu hali gören kapıdaki kimse boynunu bükerek:
— Bütün şiddetine ve sertliğine rağmen, üstelik de müminlerin emiri iken Ömer’in hali böyle olursa, benim halim nice olur? diyerek kalkıp giderken, Hz. Ömer dışarı çıkar. Adamın arkasından:
— Hayır ola, derdin neydi? diye seslenir. Adam da der ki:
— Ey müminlerin emiri! Karımın kötü huylarını ve bana karşı haddini aşıp ileri gittiğini sana şikayet etmek üzere gelmiştim. Senin karının da sana karşı olmadık sözler söylediğim duyunca, vazgeçip geri döndüm ve kendi kendime dedim ki:
Bu sözleri dinleyen Hz. Ömer, adama şunları söylemiş:
— Kardeşim, karımın benim üzerimdeki hakları sebebiyle ona tahammül etmeye çalışıyorum. Zira o benim hem aşçım, hem fırıncım, hem çamaşırcım, hem de çocuklarımın sütannesidir. Halbuki o bütün bunları yapmak zorunda da değildir. Üstelik gönlümün harama meyil etmesine engel olan da odur. Bu sebeple onun yaptıklarına katlanıyorum, deyince Adam:
— Ya Emirel Müminin! Benim karım da aynen öyle, dedi. Hz. Ömer şunları söyledi:
— Haydi, kardeşim karına katlanmaya bak! Hayat dediğin göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor.
EVLİLİKTE GEÇİNMEK ÖNEMLİDİR
Evlilikte tek kişinin çabası ve isteğiyle yürüyemez. Evlilik ciddi bir ortaklık gerektirmektedir. Bazı kimseler hanımından şikayette bulunmaktadırlar. Bilge kişiliği ile tanınan bir zata sorarlar. Hanımlarından niye şikayetçi olurlar?
– Sen Veli gibi bir hanıma düştün de sesin sedan çıkmıyor değil mi? derler.
Bilge kişi omuzlarını silkerek cevap verir:
-Bizim Hanım veli filan değil, delidir deli!
– Öyle ise böyle deli biriyle nasıl geçiniyorsun? diye sorar.
– Ben usulünü biliyorum da öyle geçiniyorum, kavga gürültümüz o yüzden olmuyor!
Soranlar meraka düşerler ve deli gibi biriyle kavgasız gürültüsüz geçinmenin usulünü sorarlar.
Bilge kişi geçinmenin sırrını şöyle açıklar:
– Allah, Âdem’i topraktan yarattığında bedenine önce aklı koydu. Adem akıllı bir adam oldu. Sonra öfkeyi yarattı. Ona da Âdem’in bedenine girmesini emretti.
Öfke: “Ben Âdem’in bedenine giremem. Çünkü orada akıl vardır! Akılla ikimiz bir yerde asla duramayız” dedi.
Rabbimiz: “Ey öfke! Sen Âdem’in bedenine girmeye çalış, oraya yönel. Akıl senin geldiğini görünce hemen çıkıp gider. Kendi yerini sana bırakır. Böylece sen de Âdem’in bedeninde hükmünü icra eder, onu deli yaparsın.
Bilge kişi burada kendi fikirlerini söyler:
“İşte biz hanımla bu konuda anlaştık. Dedik ki; mademki insana öfke gelince akıl gidiyor, insan delinin teki haline geliyor. Öyle ise evde kim öfkelenirse o an sanki o delidir. Deliye karşı ise bir veli lazımdır. Ben öfkelenirsem hemen farkına varacaksın, sabır gösterip ters cevap vermeyeceksin. Çünkü ben o an deli sayıldığımdan deli adamdan her şey beklenir diyerek veli rolüne gireceksin. Aklım başıma gelinceye kadar bir deliye bir veli rolü oynayacaksın.”
Bilge kişi şöyle der: “Tabii, bu sabır benim için de geçerli bir görevdir. Bazen hanım öfkelenir, bu defa o deli durumuna girer bana veli rolü düşer. Ben bir veli gibi sabır gösterir, karşılık vermemeye çalışırım. Aklı gelip de akıllı insana muhatap olduğumu anlayıncaya kadar bu sabır devam eder.”
Ve sözünü şöyle tamamlar: “İşte dostlar, benim hanımdan şikayetçi olmayışımın sebebi budur. Gül gibi geçinip gitmemizin sırrı da buradadır. Tavsiye ederim, siz de bir deliye bir veli rolü oynayın. Öfkelenince karşı taraf veli rolüne girsin, sabır ve tahammülü esas alsın. Göreceksiniz ki tartışma kısa zamanda son bulacak ve taraflar birbirlerine karşı sevgiyle dolacaktır. Çünkü öfkeli taraf kendisine karşılık verilmeyişinin takdirini, minnettarlığını duyacaktır ki bu da mutluluk vesilesi olacaktır.”
Sakın bir deliye bir veli rolü basit bir şey deyip de geçmeyin. Sadece bir deneyin yeter. İşte güzel geçinmenin sırrı buradadır.
Evde birimiz öfkelenip sesini yükselttiğinde ister adına velilik diyelim, ister sanki dilimi yuttum diyelim yeter ki susmayı bilelim.
Bu durum susanın haksız olduğu manasına gelmeyeceği gibi sessiz kalarak olayı büyütmeyen kişi, eşinin gönlünde sorunun değil kendisinin büyümesini sağlayacaktır. Bu kızgınlık hikayesi bana ünlü düşünür Sokrates’in çocuklarına yaptığı nasihatini hatırlattı.
Sokrates diyor ki: “Evlatlarım evlenin, Eşiniz iyi çıkarsa mutlu olursunuz, iyi çıkmazsa filozof olursunuz.”
İki taraf da hatalarını fark etmeli. Karı da, koca da her zaman haklı olmaz. Mükemmel eş olmaz, münasip eş olur.