Mustafa Arı
İnsan doğuştan engelli olmasa da sonradan yaşayabileceği olaylar neticesinde engelli olabilir.
İster sağlıklı ister engelli olsun her insan değerli bir varlıktır. Allah, insanları servetleri, ırkları, renkleri, cinsiyetleri, dilleri, nesepleri, engelli veya sağlıklı oluşları açısından değerlendirmez. İman, amel, güzel ahlak, ibadet ve itaatleri veya inkar isyan ve kötü davranışları, takva veya zulüm sahibi olup olmamaları açısından değerlendirir.
Kur’an’da görme, işitme, konuşma, ortopedik ve zihinsel engelliler ile hastalıklardan söz edilir.
Dinimiz kişileri ancak güçlerinin yettiği şeylerden sorumlu tutar. Özürlü, engelli ve hasta olan insanlar, ibadetlerini güçleri nispetinde yaparlar. Bu kimselere dinimiz her türlü kolaylığı sağlamıştır.
Mesela namazı ayakta kılmaya gücü yetmeyen bir yere yaslanarak, buna da gücü yetmeyen oturarak, buna da gücü yetmeyen yanı üzerine yatarak ima ile kılar. Hasta kimseler hastalığı süresince oruç tutmaz, iyileşince kaza yapar. Tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmış ise imkanı varsa fidye verir. Abdest uzuvlarından birinde yara ve sargı bulunan kimse yarayı yıkamak zarar veriyorsa sadece mesh etmekle yetinir. Görme özürlü, kendisini Cuma namazına götürecek kimse yoksa Cuma namazı yerine evinde öğle namazını kılar. Akli dengesini yitiren kimse dini görevlerden sorumlu değildir. Bedensel engeli bulunan veya sağlığı yerinde olmayan kimse hac görevini yerine getirmekle yükümlü değildir. Çünkü hac, ancak gücü yetenlere, imkanı olanlara farzdır. Hasta ve bedensel engeli olanlar, ekonomik imkanları varsa yerlerine vekil gönderebilirler.
İnsanın hastalık, sakatlık, bedensel veya ruhsal bir sıkıntıya düşmesi sabırlı ve metanetli olabilmesi, inkar ve isyana dalmaması şartıyla kendisi için bağışlanmasına ve ahirette derece kazanmasına sebep olur.
Dinimiz, engellilerle ilgilenmeyi ve onlara yardımı teşvik etmekte ve bunu sevap bir davranış olarak görmektedir. Peygamberimiz engelli insanları, onları onure edecek kelimelerle nitelemiş, onlara iltifat etmiştir. Ve engellilere yeteneklerine göre kamu alanında görev vermiş, onları topluma kazandırmaya çalışmıştır.
Dinimiz, görmeyenin gözü, duymayanın kulağı, güçsüzün eli, konuşamayanın dili olmayı sadaka kabul eder. Bizlerde vatandaş olarak üzerimize düşen görev, engellilerimizin önündeki engelleri kaldırmaktır. Onlara acıma ve ah-vah gibi duygularla bakmayalım.
Toplum olarak bizler, engelli olan kardeşlerimize Peygamberimizi örnek alarak sevgi, saygı, ilgi ve şefkatle yaklaşmalıyız. Her birimiz, başımıza gelebilecek herhangi bir kaza veya hastalık sebebiyle engelli olabileceğimizi unutmayalım.