Ahmet Aygün Ata
Dünyayı paylaştığımız canlılardan biri, çekirgeler. Altı ayakları, dört ay ortalama yaşamları vardır. Zararlı bir tür, özellikle çiftçimize. Çok duyarız, çekirge sürüsü o bölgeyi mahvetti diye.
Ancak bu canlı türü sürü ile girdiğinde büyük zarar verir. Var olanların bazıları yalnızca tahıl yemez, irili ufaklı uygun böcekleri de yer. Ammaaaaa…
Bir çekirge türü vardır ki;
Nişastalı buğdayı ülkemize sokarak BUĞDAYIMIZI yok eder, Halk sağlığını yok eder. Şeker ve kalp damar hastalıklarına yol açtırır.
Nişastalı mısır ekimine ÜLKEMİZİN MUHTEŞEM TOPRAKLARINI peşkeş çeker. İnsanlığın sağlığıyla oynanmasına piyonluk eder.
Pamuk ekimine engel olur. Yapay ürünler ile giyim sağlanmasına, bu giyimlerle insan bedenine hastalıklar girmesine aracılık eder.
Tütün ekene hapis cezası, para cezası verdirtir. Binlerce aile ekemez, ekmek bulamaz. Irgat durumuna getirilir. Sigara fabrikaları da ya kapatılır ya satılır. Binlerce işçi işsiz kalır.
Pancar ekimine ABD şirketleri için kota koyar. Nişasta bazlı şeker üretimine yasa çıkartır. Kotayı Abd Başkanı ile görüşmek uğruna yükseltir. İznik Gölü’nün zehir saçmasını sağlar.
Portakal dış satımımız artmaya başlamıştır. Alıcı ülkeler ürünümüzden son derece hoşnuttur. Kalkarlar dış satım öncesi 60 adet laboratuar testini şart koşar. Ürünler bahçelerde kalır.
Fındıkta dünyanın en büyük yetiştiricisiyiz. Kalkarlar, bunun borsasının İtalya’da kurulmasını sağlarlar.
Ama yönetiminde bir de Türk vardır. O da partilidir. Dünyanın en büyük üreticisi olduğumuz bir ürünün bedelini yabancılar, iki çikolata fabrikası belirler.
Çayda dünyanın sayılı ülkesiyizdir. Nasıl becerilirse 60 tür farklı ürünü bulunan Çaykur zarar ettirilir!
Şeker fabrikalarını birbiri ardına kapatır, satar. Binlerce çiftçi üretemez, binlerce işçi işsiz kalır. Fabrikalar kâr etmiyordur, onlara göre! Oysaki 98 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Türkiye Şeker Fabrikaları İşletmeleri bir kez (o da yanlış tohum yüzünden 1981’de) zarar etmiştir. 400 bin ton şeker satan Türkiye Cumhuriyeti’ni dışarıdan şeker aldırtır duruma düşürürler.
Trakya ovasında yetişen ayçiçek Türkiye Cumhuriyeti’ni besler durumda iken yıllarca Libya’ya milyonlarca litre satılırken ayçiçeği ekimini baltalarlar.
Çiftçi de biter, işçi de biter, nakliyeci de biter. Yetinmezler, en çok ayçiçek yağı sattığımız Libya’ya demokrasi götürülmesinin eşbaşkanlığı yapılır. Çiftçinin, işçinin, nakliyecinin yanında Libya’yı yok ederler.
Dünyaya her tür meyveyi satarken Arjantin şeftalisi, Meksika elması, Şili kayısısı, Ekvador muzu almayı çağ atlamak, Evrensel olmak, Büyük Türkiye olmak diye adlandırırlar!
Türk Çiftçisinden buğdayı 1,65 TL’den alırken dışarıdan 2,30 TL’den alırlar. Bunu da fiyat düşürmek olarak adlandırırlar!
Türk Çiftçisinden mısırı 1,15 TL’den alırken dışarıdan 1,95 TL’den alırlar. Bunu da fiyat düşürmek olarak adlandırırlar!
Bu çekirge türleri iki ayaklıdır.
Ortalama yetmiş yıl yaşarlar.
Yalnızca bir bölgeyi talan etmezler, tüm ülkeyi talan ederler.
Tahılları yemezler yalnızca. Toprakta yetişen, toprakla doyan, topraktan ekmeğini çıkaran her şeyi yerler.
Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yerler.
Vaatlerle seçilirler, vaatlerinde Yurt/Ulus/Din/İman her şey vardır. Sonrasında bunlardan eser bulunmaz.
En acısı da biz seçeriz. Bazıları babadan çocuğa kıdemlidir.
Bu canlı türünü biliyorsunuz…
İnsan diyoruz, kısaca!