Mustafa Arı
İslam’a göre Allah insanı en güzel fıtrat üzere yaratmıştır; yani insanın doğasında saflık, temizlik ve masumiyet bulunmaktadır. İnsan; ilerleyen yaşamında iyi ile kötü, güzel ile çirkin, doğru ile yanlış, sevap ile günah, iyilik ile kötülük v.b. arasında seçimini yapacak, çevrenin etkisi ile iradesini şu veya bu yönde kullanacak, tercihlerine göre ahlaklı, iyi bir fert veya kötü, ahlaksız bir kişi olacaktır.
Yüce Dinimiz ahlak ilkeleri üzerine dayalı bir dindir. Dinimiz iman, ibadet ve güzel ahlaktan ibarettir. Ar, haya, edep; terbiye, utanma duygusu İslam’ın ruhudur. Kuranı Kerim, bize baştan başa ahlaktan bahseder; Peygamberimiz: “İslam güzel ahlaktır “İçinizde, en çok sevdiklerim ve kıyamet gününde bana en yakın olanlarınız, ahlakı en güzel olanlarınızdır.” buyurmuştur.
İnsanın her türlü tutum ve davranışında, iş ve işlemlerinde amacı Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır. Allah’ın rızasını kazanmak her şeyin üstündedir.
İnsanın niyeti iyi olmalı. Ameli az da olsa niyetini yükseltmelidir. Rabbimiz, o işi yapmışçasına sevap ihsan eder. Nitekim peygamberimiz: “Müminin niyeti amelinden hayırlıdır.” buyurmuştur.
Kendin için arzu ettiğini başkaları için de arzu etmen; kendin için arzu etmediğin şeyi başkaları için de arzu etmemendir. Her konuda bize örnek olan sevgili Peygamberimiz: “ Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim! ” buyurmuştur. Bizzat Cenabı Hakka da, “Şüphesiz Sen yüce bir ahlak üzeresin.”(Kalem süresi:4) buyurarak O’nun ahlakını övmüş ve ayrıca, “Andolsun, Allah’ın Resul’ünde sizin için güzel bir örnek vardır.”(Ahzab, süresi:21) Ayeti ile Hz. Peygamber Efendimizin ahlakını örnek almamızı istemiştir.
Okuduğumuz siyer kitaplarında Sevgili Peygamberimiz daima doğru sözlü, hep dürüst, özü- sözü bir olmuştur. Daima ahde vefa göstermiş; verdiği sözde durmuş, emanete riayet etmiştir.
Her zaman haya, iffet ve nezaket timsali olmuş; son derecede kibar ve nazik bir yapıya sahipti.
Kendisine müracaat eden herkes ile bizzat ilgilenir; konuştuğu kimse, sözünü tamamlayıp ayrılmadıkça yüzünü ondan çevirmez; tokalaşmak üzere elini tutan kimse elini bırakmadıkça o da bırakmazdı.
İnsanları kırmak ve incitmekten şiddetle kaçınırdı: Gurur ve kibir sahibi değildi. Tevazuu şiar edinmişti. Kendisini övmekten ve övünmekten hiç hoşlanmazdı.
Şaşaayı, gösterişi hiç sevmez, sade bir hayat yaşamayı severdi. Her zaman insanlara güzel sözler söylerdi; güler yüz gösterir, şefkat, merhamet, engin bir hoşgörü sahibi idi.
İslami emirlerin uygulanmasında gevşeklik göstermez, taviz verilmesini asla kabul etmezdi.
Zorluklara, çilelere ve olumsuzluklara karşı sabırlı davranmak en büyük özelliklerindendi.
Son derecede cömert ve hayırsever bir insandı. Ashabı Kiram O’nun cömertliğini denizin dalgalarına benzetirlerdi. Kendisinden bir şey istenilip de “hayır” dediği görülmemişti. Yardıma ihtiyacı olan herkesin yardımına koşardı.
Ne mutlu O’nun güzel ahlakını idrak edip hayatına tatbik edenlere…
HAYAT FELSEFEMİZ NASIL OLMALI
Bu günün insanına “Bir hayat felsefen var mı?” diye sorsanız çoğunlukla “Evet” yanıtı alırsınız. Ama “Nedir?” diye sorsanız muhtemelen pek yanıt veremeyecektir. Hayatı nasıl yaşamalı sorusuna verilecek cevaplardan birincisi “birlikte” olmaktır. Hayatı çevremizle ve düşünerek yaşamalıyız.
En güzel hayat felsefesi Peygamber Efendimizin söylediği: “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışınız.” hadisi şerifidir. Bu sözü uygulamaya çalışalım. Bu hayatın provası tekrar yok, ne yeniden yaşamak mümkün, ne de yaşadıklarını silebilmek! Onun için hayat felsefemiz. Eline, beline, diline sahip olmaktır. Hayatta her şey olabilir. Fakat mühim olan hayatın içinde insan olabilmek, makam, mevki, koltuk için asla el etek öpmemeli.
Hayatta helal kazanç sağlamak, hayırlı evlat yetiştirmek, aile saadetimizin bozulmaması için üzerimize düşenleri yapmalı. Bu hayatta kendin için istemediğini, başkası için de istemeyeceksin. Fedakarlıklar güzel ama unutmayalım herkes kendi hayatını yaşar. Herkesin farklı şekillerde yaşaması doğal durumdur. Ancak toplum halinde yaşayan insanın başkalarına karşı sorumluluğu vardır.
Müslüman gittiği yerde değişmez. Gittiği yeri değiştirir. Gelmeyene gider. Vermeyene verir. Zulmedeni af eder. Bu peygamberimizin tavsiyesidir. Hayat felsefemizde sevmeyi, selam vermeyi, kitap okumayı, güzel söz söylemeyi, gülümsemeyi, şükretmeyi, dua etmeyi, teşekkür etmeyi, özür dilemeyi çoğaltmalı. Allah’ın emri olan emrolunduğun gibi dosdoğru olmalı. Mevlana’nın dediği gibi olduğun gibi görünmeli, göründüğün gibi olmalı.
Her işte aklımızı ve vicdanımızı kullanmalıyız. Yaşanan olaylardan ders almasını bilmeliyiz. Daima olumlu düşünüp, olumlu davranmalıyız. Müslüman hayatını, Allah’ın rızasına uygun yaşamalıdır. Elinden, dilinden başkaları zarar görmemeli. İnsan bir şeyin iyisini, güzelini ve hayırlısını yapmalıdır. Yaptığını da sağlam yapmalıdır. Pişman olacağı, keşke diyeceği işi yapmamalıdır. Keşkesiz bir hayat yaşamalıdır. Günün sonunda kendini hesaba çekmelidir. Akşam yatağına yattığında bugün Allah için ne yaptım diye kendini sorgulamalı. Kimseyi üzmeden kırmadan bu dünyaya veda etmek… bir kişi bile arkamızdan o kötü biriydi derse boşa yaşamışım demektir. Herkesle anlaşma ve uzlaşma yolu arayın. Hayatın düzeni ve başarısı uzlaşmayla mümkün olmaktadır. Öleceğini ve her şeyin hesabını vereceğini asla unutmamalıdır.
Hayat geriye doğru anlaşılabilir, ancak ileri doğru yaşanır. SELAM VE DUA İLE…