Mustafa Arı
Eski tarihlerde bir medresede eğitim gören çok samimi üç arkadaş medreseden mezun olduktan sonra birbirlerinden ayrılmaları çok zor olmuş. Yedikleri, içtikleri ayrı gitmeyen bu üç arkadaş; nerede, hangi işte ve hangi görevde olurlarsa olsunlar, birbirleriyle irtibatı asla kesmeyeceklerine, doğru yoldan, adalet ve hakkaniyetten ayrılmayacaklarına, dine ve vatana hizmet davasından hiçbir zaman geri kalmayacaklarına dair söz vermişler.
Aradan yıllar geçmiş birbirleri ile irtibat kuramamışlar. Çünkü o dönemde iletişim araçları sınırlıymış. Bunu bilen arkadaşlar zamanın kendilerini de yıpratması sonucu karşılaşmaları halinde birbirlerini tanımakta zorluk çekmemeleri için aralarında bir şifre belirlemeye karar vermişler. Çok kısa ve hatırda kalıcı bir şifrede anlaşmışlar. O da: “BEN O’YUM!”
Aradan uzun yıllar geçmiş, bu üç idealist dava arkadaşının her biri bir köşeye savrulmuş. Biri Müderris (Hoca), diğeri hatırı sayılır bir tüccar, bir diğeri de vali olmuş.
Tüccar olan şehir şehir dolaşırken, bir şehirde arkadaşının o şehrin valisi olduğunu öğrenir. Hemen kadim dost ve dava arkadaşını ziyaret ve tebrik etmek ister. Kapıya varır görüşmek ister fakat güvenlik ve bürokrasi çarkını aşmak kolay olmaz. Görevlilere kendini tanıtıp, vali beyin medrese arkadaşı olduğunu, yıllar öncesinden tanıştıklarını, anlatmışsa da fayda etmez, sırasını beklemek zorunda kalır. Vakit geçmiş, lakin kendisine bir türlü sıra gelmemiştir…
Nice sonra bizim tüccarın aklına mezuniyet günündeki yıllarda belirledikleri şifre gelmiş.
Derhal küçük bir kağıt parçasına: “Ben O’yum” diye yazmış ve görevliye uzatarak bunu, Vali Bey’e iletmesini istirham etmiş.
Onun bu ricasını isteksizce yerine getiren görevli az sonra geri dönüp aynı kağıdı tüccara uzatmış. Tüccar şaşırmış. Ama asıl şaşkınlığı kağıdın arkasını çevirince yaşamış.
Kağıdın arkasında: “Sen O olabilirsin ama “Ben O değilim!” yazmaz mı!
Bu kıssa, günümüz insanlarını ne kadar da güzel anlatmıyor mu?
Hakikat şu ki, nice arkadaşlar makamla, parayla, şöhretle tanışıp her imkana sahip olunca, adeta “Tanınmaz” hale geliyorlar ve: “Ben O değilim” çizgisine savruluyorlar.
Çünkü bu kişiler, ulvi ideallerle yola çıktıkları halde amaca ulaşmak için:
Yolda bulduklarını, yola çıktıklarına değişen ve amacına ulaşmak için her yolu mübah gören kişiliksiz ve karakteri zayıf insanlardır.
Kıssamıza uygun söylersek, bugün “Ben O’yum!” diyebilen kaç gerçek dost ve arkadaş var? Öte yandan; “Ben O değilim!” diyenler dünyaya sultan olsa ne yazar?